XIII |KAN KIRMIZI

5K 322 238
                                    

Herkese merhaba, nasılsınız?😊 Normalden biraz daha uzun bir bölümle geldim. Severek okumanız dileğiyle💖 Oy ve yorum bırakırsanız çok mutlu olurum🥰

Maneskin Coraline

* Maneskin Coraline adlı şarkının sözleri.

Renksiz çicekler,
On altımda kırmızıya dönüyor.
Ormanları eskiden severdim,
Artık kabuslar bile kanıyor.

Parmaklarımın arasında tuttuğum yüzüğü havaya kaldırarak incelemeye başladım.

Altın rengi alyansın ortasına ince bir sıra pırlanta işlenmişti. Normal bir zaman olsa sıradan sayılabilecek bir yüzük, şimdi üzerine yüklenen anlamlar yüzünden iki kişi arasında oluşan duygusal bağı temsil ediyordu. Bizde ise bu olayın baş kahramanı eksikti.

Duygusal bağ.

Tam eksik sayılmasa bile tek taraflıydı.

Yanımda oturan ve ondan tarafa bakmasam da bakışlarının yoğunluğunu üzerimde hissettiğim Ateş'e döndüm ve yüzüğü parmağıma taktım. "Oldu mu Ateş Bey?" Bir yandan da yüzüklü elimi Ateş'in gözünün önünde alayla sallıyordum. "Daha iyisi olamazdı Lavin Hanım." Ateş'e takılmak için parmağındaki benim yüzüğümün eşi olduğunu bağıran yüzüğe kısa bir bakış attım ve konuştum. "Bu ne, sanki benden özenip almışsın gibi?" Burun kıvırarak söylediğim sözlere göz deviren Ateş "Biz onlara çift diyoruz Lavin." Küçük bir çocuğa anlatır gibi tane tane konuştuğunda kaşlarım çatıldı.

"Sadece iki dakika nişanlı kalabilen çift olarak anılmamızı istemiyorsan sus Ateş."

Sözlerim üzerine eliyle ağzına fermuar çekiyor gibi yapan Ateş çatılı kaşlarımın düzelmesine sebep oldu. Nasıl hem bu kadar sert görünüp hem de içindeki çocuğu yaşatabiliyordu? Ben düşüncelere dalmışken o yanımdan kalktı ve içeri doğru adımladı. Çok geçmeden geri döndüğünde boş olan ellerinde bu sefer lacivert, kadife bir yüzük kutusu vardı.

Tekrar yanıma oturduğunda bacaklarımdan birini altıma katlayarak bedenimi Ateş'ten tarafa çevirdim. Sessizce konuşmasını beklerken benim bakışlarım onun, onun bakışları ise kutunun pürüzsüz yüzeyindeydi. Aldığı derin nefesle beraber kahverengilerine yansıyan dalgalanmalar içimdeki merakı tetikledi. Çok merak etmeme gerek kalmadan Ateş kutuyu araladığında karşıma çıkan yüzük bugüne kadar gördüğüm en güzel evlilik yüzüğüydü. Yakut ve safirlerle döşeli su damlası şekliyle öyle asildi ki yüzüğü izlerken nefesimi tuttuğumu çok sonradan fark ettim.

"Bu annemindi." Bakışlarım tatlı bir rüyadan uyanır gibi yüzükten çekildi ve şaşkınlıkla hızla Ateş'e döndü. "Artık senin." Birkaç saniye ne diyeceğimi bilemeden öylece Ateş'in suratına baktım. "Ateş bu," Ateş ne diyeceğimi anlamış gibi sözümü keserek tamamlamama izin vermedi. "Biliyorum senin için çok ağır bir yük ama takarsan çok mutlu olurum." Ses tonunun altında yatan heves sözlerimi boğazıma dizdi. "Bunun annenin hoşuna gideceğini sanmıyorum Ateş." Bu zamana kadar Ateş'in ailesiyle ilgili bir şey bilmediğimi şimdi fark ettim.

"Hemen reddetme Lavin." Yüzünde muzip bir ifade oluştu. "Temelli vermiyorum ya ödünç." Ödünç bile olsa çok değerliydi. Elimden geleni yapar gözüm gibi bakmaya çalışırdım ama hayattı bu. Bir saniye sonrasına kendi hayatımın bile garantisi yoktu. "Normal bir hayatım olsa bile almaya çekineceğim kadar değerli bir eşya bu, kaldı ki normal bir hayatım yok." Kırmaktan korkan naif sesim yaşadığım çekinceyi ortaya koyuyordu.

Ateş kahverengi irislerinde ne düşündüğünü anlayamadığım bir ifadeyle kısa süre gözlerime baktı. Gözleri hala gözlerimdeyken kemikli parmakları sol elime uzandı. Sıcak parmakları soğuk elimi kavradı ve eline ne zaman aldığını fark etmediğim yüzüğü parmağıma taktı.

Mİ'LATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin