XXXII | GÖZÜMÜN FERİ

3.8K 282 418
                                    

Oy ve yorum bırakmayı unutmayın olur mu?🥰 Bolca kalp💜

Kahraman Deniz Son Durağın

Karer Milat Suavi'den

Hayatta insanı arafta bırakan anlar olurdu, çelişkiye düşüren. Kucağımda taşıdığım beden ise benim bu hayattaki en büyük çelişkimdi. Hem ne büyük kazancım hem de tek yenilgimdi. Kucağımda ufacık kalan varlığının böyle büyük etkilere sahip olması şaşırtıcıydı. Üzerine örttüğüm ceketimin açılmamasına gayret ederek yavaşça yürümeye devam ettim.

Hava soğuktu ve Karmen'in elleri hep soğuk olurdu. O küçük, kalkık ve bende ısırma isteği uyandıran burnunu fark etmeden yavaşça göğsüme sürttü. Adımlarım tökezledi. Bunu yapmamalıydı. Derin bir nefes alıp tekrar yürümeye başladığımda beni sınadığından habersiz yavaşça soğuk burnunu sıcak göğsüme sürttü, yeniden. Üzerimdeki kumaş parçasına rağmen dokunuşunun böyle yakıcı olması nefesimi kesti. "Uslu bir kız ol."

Fısıltıya yakın sesimle yüzünü gömdüğü göğsümden kaldırarak dik dik gözlerimin içine bakmaya başladı. Hanımefendinin rahatını bozmuştum galiba. "Yakışıklının az konuşanı makbuldür." Hayda. İstemsizce gülmeye başladığımda hareketlenen göğsüme eşlik eden saçları dört bir yanıma dağılarak beni hayali bir kafesin içine aldı. Aklıma takılan detayla hala yüzüme inceleyen güzel surata bakarken "Kimim ben?" diye sordum büyük bir merakla.

Çok sarhoş olduğunu şu an kucağımda olmasından anlayabiliyordum. Şekilli kaşları hafifçe düşündüğünü belli eder gibi çatıldı. "Kimsin ki sen?" Merakla açılan yeşil gözleri gülüşümün büyümesine sebep oldu. Yüzümü yüzüne doğru yaklaştırdım, kokusu burnuma doluyordu. "Bir de yakından bak istersen."

Gerçekten ne kadar içmişti? Hala boş bakan gözleri büyük bir ilgiyle yüz hatlarımda dolanıyordu. Zaman geri alınmazdı ama insan isterse tüm kalbiyle geçmişe dönmeyi, belki gün doğana kadar eskiye ait olurdu. Boğazıma düğümlenen kelimeleri yok sayıp dudaklarımı araladım. "Milat'ım ben."

Duyduğu isimle önce yüzündeki düşünceli ifade kayboldu sonra ise öyle bir gülümsedi ki göğüs kafesimin içinde kalbimin teklediğini hissettim. İki yana kıvrılan dolgun, gül kurusu dudakları güldüğünde insana tüm dünyayı vaat ediyordu. Gülerken yanaklarına doğru kıvrılan dudaklarının oluşturduğu aralıktı benim kıyametim, o bir santimden kısa alandı. Her gün gülmeden gözlerime kırgın bakan suratıydı.

"Hiii," dedi büyük bir şaşkınlıkla bir şeyi yeni fark etmiş gibi. Öyle sarhoştu ki tepkilerinde bir filtre yoktu. Korumak zorundaymış gibi hissetmiyordu kendini. Belki de yıllar sonra aramızda ilk defa duvarlar yoktu ama buna sevinemedim bile. Çünkü bugün yaşayacaklarımız birer yanılsamaydı. Hatırlasaydı yaşadıklarımızı bana böyle gülmezdi. Bu bir oyundu. Benim gün doğana kadar kendimi kandırdığım bir oyundu sadece. Sabah yeniden silahlar ve duvarlar girecekti aramıza, biliyordum ama yine de kendimi Milat diye tanıtmaktan geri durmamıştım. Duramamıştım. Birkaç saatliğine de olsa öyle ihtiyaç duymuştum ki bu ana kendime engel olamamıştım.

Sertti benim kabuğum, mantığım hep duygularımı bastırırdı ama her insanın bir zaafı olurdu. Karmen benim yumuşak tarafım, zaafımdı. "Saçlarını yine dağınık bırakmışsın." Küskün sesiyle birkaç saniye sözlerinin altında yatan anlamı anlamaya çalıştım. Saçlarımı dağınık kullanmayı severdim, Karmen'de severdi. "Üst sınıftaki kızlar saçını böyle yapınca çok beğeniyorlarmış seni." Büzdüğü dudakları tüm odağımı üzerine topladı. Ah, dikkatimi böylesine hızlı dağıtabilmesi kesinlikle iyi değildi. "Yapma sen de saçını böyle." O an hayal meyal yıllar önce ondan yine böyle bir söz duyduğumu hatırladım. Dağınık bıraktığım saçlarımı okul bahçesinde tarayıp özenli bir şekle soktuğunu. Bunun sebebini ise yıllar sonra böyle öğrenmek şaşırmama sebep olmuştu. "Şsh," İşaret parmağıyla göğsümü dürttü. "Sana diyorum." Kucağımdaki kadın kesinlikle sabır testiydi.

Mİ'LATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin