XLIV| HERKES BİR GÜN EVE DÖNER

1.9K 152 121
                                    

XLIV

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

XLIV

"HERKES BİR GÜN EVE DÖNER."

Herkes bir gün eve döner ama geri döndüğünde ev aynı kalmaz.

Birine sırtını yaslamak hiç beklemediğin bir anda yokluğuyla mücadele edebilmeyi de gerektiriyordu.

Gardını indirmek, sırtını dönmek ise her an gelebilecek bir darbeye hazır olmak, bıçakları sevmek demekti. Hain. Birine güvenmek ve tüm güveninin yok oluşunu an be an izlemek ne acıydı. Sanki koskoca bir binanın gözlerinin önünde çökmesi gibi, kırık cam sesleri eşliğinde geçen günlerine üzülmekti.

Evet, biz haklı çıkmıştık. Yavuz'u yakalayıp ondan bu ismi öğrenecektik ama bu oyunda kazanan kimse yoktu hatta Yavuz'dan daha çok kaybeden biri varsa gün sonunda ben olacaktım.

"Aklında biri var mı Zemherir?"

Yoktu. En kötüsü de buydu çünkü yine darbe hiç beklemediğim bir yerden gelecek ve zaten zar zor ayakta duran ruhumu yıkıp gidecekti. "Yok." Dedim gerginliğimi üzerinde taşıyan soğuk bir sesle. Senin var mı diye sormak istedim ama dudaklarımı aralamak sandığımdan daha zordu.

Son konuşmamız bu oldu. Çağın zaten konuşmanın başından beri sessizdi. Karer ise üzerimdeki gerginliği sezmiş olacak ki ara ara keskin bakışlarını üzerimde hissetsem de bir daha konuşmadı. Konuşmak mı beni daha çok üzerdi yoksa sessizlik mi karar veremedim. Herkes sussa bu sefer de zihnimin içi susmuyordu.

Kimdi? Niye yapmıştı bunu bana? Daha da önemlisi hayatımın ne kadar içinde olan biriydi? Çok mu yakınımdaydı mesela? Yine birine güvenmeyi tercih ettiğim için beni pişman edecek miydi? İç çektim. Karer'in bakışları yeniden üzerime çevrildi. Bakışlarına tepki olarak bedenim gerilse de ondan tarafa çevirmedim kafamı.

Derin düşüncelerimin arasında yolu izlediğim bir on beş dakikanın ardından sakin bir mahalleye girdik. Buraya daha önce gelmemiştim. Dar sokaklardan ilerleyerek yola devam eden Karer sonunda mahallenin çıkışına doğru eski, izbe bir parkta durdurdu arabayı. Kontağı kapatmasıyla birlikte kesilen motor sesinin yerini büyük bir sessizlik aldı.

Bakışlarım ön camın gözlerimin önüne serdiği küçük parktaydı. Yutkundum. Aslında içten içe öyle çok istemiyordum ki bu yüzleşmeyi arabadan inmek ve koşarak burayı terk etmek isteyen bir yanım vardı. Dahice bir fikir Lavin, koşarken kafana huni de koyacak mısın?

"Sen benim telefonuma nasıl ulaştın?"

Sessizliği bölen hafif yüksek sesim ve bir anda konuşmaya başlamamla birlikte ikisi de şaşkınlıkla bana döndü. "Ne alaka şimdi?" Soruma karşılık soru sormasına burun kıvırdım. "Bu benim sorumun cevabı değil Suavi." Karer yine gözlerini gözlerime diktiğinde aramızdaki kısa inatlaşmayı bölen Çağın oldu.

Mİ'LATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin