1.2

777 66 233
                                    

"Ne?"

Ansızın sorduğu soruya karşılık sadece bunu söyleyebilmiştim.

"Hadi ama, eğlenceli olur."

Yataktan doğruldu ve

"Seninleyken mutluyum." dedi.

Karnımda resmen kelebeklerin uçuştuğunu hissedebiliyordum. Büyüyen göz bebekleri, aynı şeylerin onun için de geçerli olduğunu söylüyor gibiydi. Yattığım yerden kalkıp kollarımı birleştirdim.
Şimdi ne yapacaktık? Hâlâ ona cevap vermemiştim. Gerçi... vermemem için bir neden bile yoktu. O burada tek başına yaşayıp zor günler geçiriyordu ve yanında olmam gerekiyordu. Tabii ki de onunla kalacaktım.

Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı onaylar bir şekilde salladım.
Bana uzun uzun bakarken ne düşündüğünü bilmiyordum, sadece emin olduğum tek şey gözlerinin içinin güldüğüydü.

Yorganı üstünden atıp ayağa kalkarken konuştu.

"O hâlde gidip annene söyleyelim."

"Buna pek sevineceğini zannetmem ama... yine de bilmesi gerek."

Hava kararmıştı. İkimizde evden çıkıp az önce geldiğimiz yoldan ilerlemeye başladık.
Bu ani karara annemin tepkisinin ne olacağı açıkcası umrumda bile değildi. Sadece ona bunu haber verecektim ve gerekli eşyalarımı alıp gidecektim. Sonuçta kendimi haber bültenlerinde görmek istemiyorsam bunu yapmalıydım.

Kapıyı çalmaya gerek duymadan açıp içeri girdim. Annem salonda oturuyordu. Beni görmezden geldiğinde Eddie'ye bakma zahmetinde bile bulunmamıştı ki bu oldukça garipti.

Eddie ve annem salonda baş başa kalırken bir gerginlik yaşanmaması için hızla odama çıktım. Ders kitaplarımı alıp birkaç fazladan giysimi de bir poşete koymuştum. Odamdan çıkmak üzereyken sokak ışıklarının yansımasıyla yerde duran Eddie'nin tişörtünü fark ettim. Onu burada bırakamazdım. Elbette ki bir gün oraya geri dönecekti. Okuluna da. Sadece fazla siniri onu bu hâle getirtmişti.
Yere eğildim ve tişörtü poşetin içerisine koydum. Odama son kez bakıp kapıyı kapattım ve aşağı indim.

"Anne, ben gidiyorum. Bir süre buralarda olmayacağım."

Sesini çıkarmamıştı ama başını sallamıştı. Bu tavrı kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu.
Neydi bu kadın bipolar falan mı?

"Beni merak etme demek için geldim."

Hâlâ televizyona bakıyordu.
Boktan televizyonda pembe diziden başka bir şey yoktu, sanırım onun için daha önemliydi.
Eddie başıyla kapıyı işaret ettiğinde annem sonunda ağzını açabilmişti.

"Edward tatlım, sanırım artık kendine bir tişört bulmalısın."

"Fark etmeniz güzel Bayan Green, aslında-"

Koluna sert bir şekilde vurup kapının kolunu açmasını bekledim. Ellerim dolu olmasaydı çoktan buradan ayrılmıştım.

"Demek istediğim tabii ki... Görüşmek üzere!"

Evden nihayet çıktığımda bir iç çektim. Çok geçmeden Eddie'nin evine gelebilmiştik. Odamıza doğru adımladım ve elimdekileri yere bıraktım. Eddie arkamdan geldiğinde elinde pizza kutularını tutuyordu.

"Bunları tamamen unutmuşum."

Söylediğine katılıp mutfağa geçtim. O kadar acıkmıştım ki günün yorgunluğunu yiyerek geçirmiştim.

Ansızın kapının çalınması kalbimin durmasına sebep olacak derecedeydi. Benim bu kapılarla olan lanetim neydi?
O kadar gürültülü ve şiddetle kapıya vuruyorlardı ki korkuyla bitmiş pizza kutularını yere düşürmüştüm.

86's Baby. • Eddie Munson •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin