Okuldan sonra ne yapmam gerektiği konusunda hiçbir fikrim yoktu.
Dün gece olanlar hâlâ midemi bulandırırken derse konsantre olmaya çalışıyordum.
Sabah okula gitmek için hazırlanırken, Steve ortalıklarda yoktu.
Okulda olsa bile onu görmek istemiyordum bu yüzden pek umrumda değildi.Düşüncelerimin bölünmesine sebep olan ingilizce öğretmenim karşımda sırama yaslanmış bir şekilde duruyordu.
"Evet, Leslie. Bir aydır okul araç gereçlerini getirmiyorsun, bu daha ne zamana kadar devam edecek?"
"Üzgünüm ama neredeler bilmiyorum... Ben... Şey...
Onlar kayboldu."Aptallığım yine baş göstermeden edememişti.
Giysilerim dışında bütün eşyalarımı Eddie'nin evinde bırakmak zorunda kalmıştım. Ne yapabilirdim yani, benim suçum değildi. Hâlen okula gelmeye devam ediyordum ya yetmez miydi yani?Sıramdan geri çekilip anlar bir biçimde kafasını salladı ve yerine geçti. Gözlüklerini düzeltirken çokta sinirli görünmüyordu.
"Pekâlâ. Senin için fazladan kitaplar var mı bakarım. Eğer en sevdiğim öğrencilerden olmasaydın bununla uğraşmazdım bile."
Gülümseyip teşekkür ettim ve son zil de çaldığında sınıftan çıktım.
Koridorda dolabıma doğru yürüyorken Steve'i görmemle bir iç çektim.
Bir sen eksiktin."Leslie, biraz konuşalım mı?" Endişeli bir şekilde sormuştu. "Evde konuşmak istedim ama gelip gelmeyeceğini bilmiyordum bu yüzden..."
dedi elini ensesine götürerek.
Dolabımın kapağını kapattım ve istemsiz bir şekilde ona döndüm."Bence artık konuşmaya değmezsin." diyerek bir iç çektim. Kaşlarını kaldırdı.
"Bu da ne demek ol-"
dedi ama sorusunu yarıda kestim."Hoşçakal, Steve."
Önünden yürüp geçtim. Onu bugün beklemekle uğraşmayacaktım.
Steve ile işim bitmişti.
Bu bir ay boyunca onunla olmak güzeldi ama artık her şey için çok geçti.Eve gidip eşyalarımı almak için yürümeye başladım.
Okuldan çıktığım sırada gözlerim ister istemez oraya kaymıştı. Her zaman beni beklediği yere.
Siyah gözlüklü ve deri ceketli biri onun yerini doldurmuştu ve buraya bakıyordu. Saçları da onun gibi uzundu... Hatta... Gerçekten Eddie'ye benziyordu?
Tanrım, o buradaydı. Geri dönmüştü.Olduğum yerde kalmamla yanıma doğru yaklaştı ve gözlüklerini çıkardı.
Elimi tutuyordu, bana baktığında dünden bir farkı yoktu. Kelimenin tam anlamıyla berbat görünüyordu. Ayrıca vodka kokuyordu. Ne kadar sarhoş olmasa da oldukça o görüntüye sahipti.
Bir şey söylemeye cesaret edemedim o yüzden benim yerime konuştu."Özür dilerim." Sesi titrerken tekrarladı. "Özür dilerim."
Burada kimi suçlamam gerektiğinden emin değildim. İkimizde masum değildik. Eddie ne kadar bana yalan söylemiş olsa da ne yanında olmuştum ne de ona sadık kalabilmiştim.
Artık ona sinirli miydim? Bilmiyordum. Ama değildim."Neden özür diliyorsun?" dedim ve başımı çevirip yürümeye devam ettim.
Benimle yürümeye başladı.
Yaptıklarımdan bu sefer ben pişman olurken soğuk kanlılığımı korumam şu an için tek çaremdi."Haklıydın. Seni işin içine dâhil etmemek için öğrenmeni istemedim. Ama yine de yalan söylememem gerekirdi." dedi
"Biliyorum." diyerekten mırıldandım.
Ve uzun bir sessizlik. Yol boyunca devam eden bu garip sessizlik Steve'in evine geldiğimizde son bulmuştu.
"Geri dön." Kapıyı açacağım sırada fısıldadı. Yalvaran gözleri bana bakıyordu. "Lütfen... sana ihtiyacım var. Deliye dönüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
86's Baby. • Eddie Munson •
Fanfiction"...Seni tüm bu karmaşaya ben bulaştırdım. Üzgünüm." dedi, dudaklarım aralanmıştı, konuşmaya devam etti. "Annenin yanında olsaydın her şey daha iyi olurdu... Hayatını mahvettim, bu bir gerçek. Seni uγuştuɾucu, seks ve metɑlin içine soktum. Seni in...