2.4

262 27 20
                                    

Gardiyan'ın açtığı kilitin sesi içimi husursuz hissettirmişti.
"Sadece 10 dakika."
Bana baktı ve ardından bir şey demeden çıkıp gitti. Şimdi bu karanlık alanda merakla gözlerimi demir parmaklıkların arasına dikmiş, bekliyordum.
"Billy?"
Birkaç adım atıp parmaklıklara daha çok yaklaştım. Sanki karanlığın içinde ne olduğunu görebilecekmişim gibi başımı eğdim.

"Sonunda gelebildin."
Görüş alanıma giren silüetiyle nihayet karşımda duruyordu. Ona baktığım an ister istemez kendimi görmüştüm. Kumral ve gür saçları, resmen benimkilerle aynıydı.
Gülümsemesi tüylerimi diken diken etmişken konuşmaya çalıştım. Gözlerine bile bakamıyordum.

"Buraya sana yardım etmeye gelmedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Buraya sana yardım etmeye gelmedim." dedim, umutlanmasını istemiyordum."

Oh... bana istemesen de yardım edeceksin."

"Bak Billy... Buraya sadece aklımdaki soruları bitirmek için geldim ve-"
Cümlemi yarıda kesip konuşmama izin vermemişti.
"Aklında sadece soruları olan tek sen mi varsın?"
Gözlerimi kapattım ve derin bir iç çektim. Sürem kısıtlıydı ve bir de onu ikna etmekle uğraşacaktım. Harika...

"Beni dinle. Şu an zor bir durumdasın... Biliyorum. Ama eğer "kardeşinin" yardımını istiyorsan... sen de bana yardım edeceksin. Bilmem gereken her şeyi söyleyeceksin ki... gerçekten kardeşin olduğuma inanayım."

Elleriyle oynuyordu. Başı yere eğikken sanki dediklerimi tam sindirememiş bir hâli vardı. Ona asla acımayacaktım. Steve bana her şeyi anlattığı zamandan beri, ona olan bakış açım oldukça değişmişti. Şimdilik masumu oynamak, yapmam gereken tek şeydi.
Bu kadar kısa sürede bana istediğim cevapları da tabii ki veremezdi. Bu yüzden anlaşmamız gereken konular vardı. Onu içeriden çıkarmak oldukça basit bir şeydi. Ama bunu yapar mıydım emin değildim.

"Sana neden yalan söyleyeyim Lesley?"
"Bana yalan söylediğini kast etmedim."
Hâlâ bana bakmıyorken yerdeki pislikleri ayağımla iteledim. Burası oldukça kirliydi...
"Sana bildiğim her şeyi anlatırım. Yeter ki beni buradan çıkar."
Yalvarırcasına çıkan sesi sayesinde, sonunda ona bakma cesaretini bulmuştum. Kafamı yavaşça onaylar şekilde salladım.
"Jason ve Chrissy de burada." dedim, konuyu değiştirerek. Bilmesini umuyordum.
"Onları görmek istemiyorum." demişti.
Kafamı iki yana sallayıp gülümsedim. Haberi yoktu.
"Hayır... o anlamda değil."

Ona son iki günde yaşananları anlattım ve ardı ardına şaşkınlığa uğramasını izledim. Bazı yerlerinde gülüp inanamadığını belli ediyordu.
En son Eddie ile tekrar eve döndüğümüzü söylediğim sıra kaşlarını çattı.
"Bekle... ne? Hâlâ onunla birliktesin yani?"
Gözlerinden çıkan alevler ister istemez kendini belli ediyordu.
Gardiyan geldiği sıra Billy parmaklıkları olabildiğince sıktı.
Bir psikopattan farkı yoktu.
"Leslie! Leslie bana cevap ver!"

Kollarımdan sürüklenip dışarı çıkarılırken, hâlâ bağırdığını hissedebiliyordum.
Ondan neden bu kadar nefret ediyordu...

----------------------------------------------

"Ben geldim." Eddie yerine beni karşılayan Puppy olmuştu.
Onu kucağıma alıp biraz sevdikten sonra yere bıraktım ve salona doğru yürüdüm. Burada yoktu.
"Eddie?"
Bodrum kattan gürültülü bir şekilde gitar sesi geliyordu. Sanırım prova yapıyordu.

Merdivenlerden inip elindeki gitarı ile onu gördüğümde şaşırmamıştım. Bu hallerine oldukça alışıktım.
Beni görmemesini umarak arkasına geçtim ve onu dinlemeye başladım.

"...But it's not forever
But it's just tonight
Oh, we're still the greatest
The greatest
The greatest
And you
Your sex is on fire"

Bu şarkı ne daha önce dinlediğimiz şarkılara ne de herhangi bir şeye benziyordu. Eddie, bu tür bir melodiyi söylediği için oldukça şaşırmıştım.

"Neyim ateşte?"
Gülerken omzuna dokundum ve yanına geçtim. Beni gördüğüne şaşırmış ve utanmıştı.
Gitarını yanına koyup elleriyle yüzünü kapattı.
"Umarım hepsini dinlemedin..." dedi. Göz devirip tebessümle ellerini yüzünden çektim. Çok tatlıydı.

"Bana küçük bir konser vereceğine dair söz vermiştin?"
Kızgın görünmeye çalışıp ellerimi belime koydum. Bana küçük bir gülümseme gönderip tuttuğum elleriyle ellerimi daha sıkı kavradı.
"Bitirdiğim zaman konser tarihini söylerim."
Kıkırdadım ve kucağında yerimi aldım. Ellerimi boynuna dolayıp yüzünün her bir detayını inceleyerek konuştum.
"Mutlusun... değil mi?"
Soruma karşı dudağıma küçük bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Hiç olmadığım kadar."

Aslında sormak istediğim şey bu değildi...
Artık bir sorunumuz kalmamıştı. Jason ve Chrissy sayesinde uyuşturucu da hayatımızdan çıkmıştı. Planımız istediğimiz gibi gitmemiş olsa da onlar öyle gitmesini sağlamışlardı.
Kalan tek sorun ise... Okulumuzdu. Ben üçüncü sınıfa geçerken, Eddie mezun olmalıydı. Ve sadece iki ayımız kalmıştı. En kısa sürede bunu halletmeliydik ama onunla bu konuyu konuşmakta çekiniyordum. Sanırım tekrardan Robin, Nancy ve Jonathan'ın yardımına ihtiyacım vardı.
Yine de bunu yarın düşünebilirdim. Hâlâ zamanım var sayılırdı.

Eddie'nin dürtmesiyle kendime gelip etrafa bakındım.
"Her şey yolunda mı?"
Bana endişeli bir şekilde bakıp sormuştu. Başımı salladım ve kucağından kalktım. Yanında duran gitarı elime aldığım sıra dengemi sağlayamayıp yere düşmekten son anda kurtuldum. Neler olduğunu anlayamamıştım.

"Leslie?"
Ayağa kalkıp beni belimden kavradı ve tekrar oturtmaya çalıştı. Ama iyiydim, bu yüzden başımı iki yana sallayıp oturmak istemediğimi belirttim.
"Bir şeyim yok."
Birden ayağa kalktığım için gözlerim kararmıştı. Gerçekten bir şeyim yoktu. Ayrıca sadece... biraz midem bulanıyor gibiydi.
"Gel yukarı çıkalım."
Beni tutarak bodrum kattan çıkardı ve lavaboya götürdü.
Merdivenleri çıkmam daha çok midemi bulandırmış gibiydi. Eddie bekleyeceğini söyleyip ardından kapıyı kapattım.
Klozeti açtım ve içimde ne varsa dışarı çıkardım. Sanki hiç bitmeyecek gibiydi. Durduk yere hiçbir şeyim yokken neler olduğunu anlayamıyordum.
On dakika geçtiğine emindim ama ben başımı kaldırmadım. Öylece yerde klozete dayalı şekilde duruyordum. Hareket dahi edemez haldeydim.

Kapı yavaşça aralandığında Eddie başını çıkardı. Bana ciddi ve endişeli bir ifadeyle "İyi misin?" diye sormuştu.
Ölecek gibi hissediyordum.
Ona cevap bile verememiştim.
Sanırım geciken reglim sonunda gelip çatmıştı ve bu yüzden böyle hissediyordum.
Başka bir açıklaması olamazdı.

86's Baby. • Eddie Munson •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin