Mayıs... Haziran... Temmuz...
Günler, aylar geçiyordu. Ben ise hâlâ onu bekliyordum. Ama biliyordum ki o asla geri dönmeyecekti. Sanki hâlâ bir yerlerde beni izliyor, geceleri her kabusumda bana sarılıyordu. Her şeyin geçeceğini söylüyor ve tekrar yaşamam için bana bir sebep veriyordu.Leslie Green
1969-1986
Gone but never forgettenMezar taşındaki yazıda ellerimi gezdirdim. Her kabusumdan uyandığım gibi bundan da uyanmak istiyordum.
Onun beni uyandırmasını istiyordum."Hadi... dostum. Geç oluyor."
Jonathan omzuma elini attığı sıra sesimi çıkarmadım. Yanımdaki Billy'nin benden bir farkı yoktu. Zayıflamıştı, teni solgun ve epey bitikti.
Steve ise bebeğinin olduğunu öğrendiğinden beri kendinde değildi. Onu cenazeden sonra görmemiştim bile. Sanırım psikolojik destekler alıyordu. Leslie'ye bu konuda kızgın değildim. Onu anlayabiliyordum. Hayal kırıklığına uğramıştım belki, ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Olan çoktan olmuştu... Leslie'm, meleğim gitmişti. Gerisi umrumda değildi."Sadece son defa... okumak istiyorum."
Hepsi bana acıyormuş gibi bakıyordu. Acınası olduğumu biliyordum. Her zaman öyle olmuştum."Sevgilim, Eddie'm.
Seni her zaman seveceğimi biliyorsun. Bu asla değişmeyecek. Her daim yanındayım, beni göremesende... Seninle gurur duyduğumu bilmeni istiyorum. Zor zamanlarında yanında olamadıysam özür dilerim. Bunun için gerçekten pişmanım. Seninle daha önce tanışmayı dilerdim, belki böylece her şey daha kolay olurdu. Hawkins'ten uzaklaşır, küçük bir kulübede, yalnızca sen ve ben yaşardık. Düşüncesi bile ne kadar güzel... Bunu yazarken tabii ki de ağlamıyorum, tamam mı?Anılarımız ve seninle yaşadıklarım her zaman benimle kalacak. Seninle diğer tarafta buluştuğumda, bana neler yaptığını anlatmanı istiyorum. Her ne kadar her şeyden haberdar olsamda:)
Grubunu, aileni ve torunlarını. Her şeyi bilmek istiyorum... Beni hâlâ ne kadar çok sevdiğini. Gerçi... merak ediyorum. Beni 40 yıl sonra da sevecek misin? Aklına gelir miyim... Emin değilim.
Saçmaladığıma bakma, bu önemli değil...
Senden tek istediğim, aklına gelsem bile, hayatına devam etmen. Benim için yaşamanı istiyorum. Puppy büyüdüğünde, ona benden bahset, acaba beni hatırlar mı? Ya da özler mi? Hahah. Bundan hiçbir fikrim yok...
Okuldan mezun olmanı görmek isterdim. Seninle o kepi birlikte atmayı da. Ama ben olmasamda yanında çocuklar var. Jonathan, Nancy, Robin hatta belki Billy ve Steve... Sana göz kulak olacaklarından eminim.Seni seviyorum, bunu demekten asla bıkmayacağım. Hayatımın aşkı olsanda, bir başkasının gökyüzünde bir yıldız olsanda seni seveceğim. Hoşçakal, bebeğim.
Sevgilerle,,, Meleğin..."Her zaman benimle olduğunu biliyordum. Ve onu sevmekten asla bıkmayacaktım. Sevgisini, başkasında aramak saçmalık olurdu. Keşke bunları o hayatteyken söyleyebilseydim. Eğer tüm bunların yaşanacağını bilsem, ona her daim sarılır ve onu asla bırakmazdım. Onu seviyordum, bu her şeyin başlangıcı ve bitişiydi. Karanlığıma ışık tutuşu sayesinde hala ayaktaydım. Her şey onun sayesindeydi. Leslie Green, hayatımın aşkıydı ve her zaman öyle kalacaktı.
"Gidelim, Munson."
Billy'e başımı çevirdim. Elindeki sigarayı kızarmış gözlerle yere attı. Kardeşinin mezarına bakamıyordu bile. Çünkü onu içten içe bitirdiğini biliyordu.Güçlükle ayağa kalktım ve elimde tuttuğum kepi mezar taşının üstüne koydum. Hellfire tişörtüm ve onunla olan fotoğrafım bir kenarda duruyordu.
İnsanlar, mezarının yanına anma amaçlı bir takım yazılar, onun olduğu fotoğraflar ve çiçekler koymuştu. Fotoğraflara bakıp gözyaşlarımın akmasına izin verdim.
Güneş batarken, yavaş adımlarla istemeyerek oradan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
86's Baby. • Eddie Munson •
Fanfiction"...Seni tüm bu karmaşaya ben bulaştırdım. Üzgünüm." dedi, dudaklarım aralanmıştı, konuşmaya devam etti. "Annenin yanında olsaydın her şey daha iyi olurdu... Hayatını mahvettim, bu bir gerçek. Seni uγuştuɾucu, seks ve metɑlin içine soktum. Seni in...