BÖLÜM 5

31.1K 863 198
                                    

Baş ağrısıyla gözlerimi araladım. Parmaklarımla gözlerimi ovuşturarak bir süre ayılmaya çalıştım. Bir yandan da etrafı inceliyordum. Oda tanıdık gelse de burası benim evim ya da Emir'in beni getirdiği ev değildi. Şanssızlığıma göz devirdim.

Bir gün kendi yatağımda uyanmak nasip olur muydu?

Zihnime teker teker düşen görüntülerle zaten çatık olan kaşlarım daha da çatıldı. Ben sahiden neredeydim?

Pencereden odaya düşen yoğun güneş ışınlarıyla bu uykumun bir kaç saatlik bir uyku olmadığını anladım. En son hava yağmurlu gibiydi. -büyük ihtimalle- dün koklatılan ilaç ile bilincimi kaybedip bayılmış olmalıydım. Beni asıl merakta bırakan şey ise beni kimin bayılttığıydı.

Yatakta oturur poziyona geldim ve bacaklarımı aşağıya sarkıttım. Sanırım ben kaçırılmıştım. O yüzden çabucak toparlanmam ve bir an önce buradan çıkma yolunu bulmam gerekiyordu. Ama beni kim kaçırabilirdi ki?
Biliyorum saçmaydı ama benim içime kurt düşmüştü bir kere. Şu röportaj yapmaya gittiğim adamın başının altından kalkmış olması mantıklı gelse de adamın işi gücü olmayıp evine röportaj yapmaya gelen yüzünü bile görmediği bir kızı dert edinip kaçırması bir o kadar mantıksız geliyordu. Hem zaten bu kişinin o olup olmadığından emin değildim. Belki de kaçırılmamıştım bile. Ya da o adam beni bayıltıp tam kaçıracakken başka biri gelip beni kurtarmış ve evimi bilmediği için kendi evine getirmişti?

Fazla düşündüğümün farkına varıp sızlayan ayaklarıma rağmen ayağa kalkıp kapıya ilerledim. Bir an önce buradan kurtulup evime gitmek ve bir kaç gün önceki sıradan hayatıma geri dönmek istiyordum. Son zamanlarda başıma gelmeyen kalmamıştı.

Kapı kolunu tutup indirecektim ki gelen kilit sesiyle arkasında birinin olduğunu anladım. Açılan kapıyla geri geri doğru giderken karşıma çıkan adamla şaşırmamıştım. Arabada bana o şeyi koklatan adamdı.

"Uyanmışsınız..." dediğinde hiç bir şey demeyip öylece boş boş yüzüne baktım. Benden cevap gelmeyeceğini anlamış olmalı ki konuşmasına devam etti.
"Sizi aşağıda bekliyor."
"Kim bekliyor?"
"Kerem Bey." dediğinde yutkundum.

O mu beni kaçırmıştı? Kaçırdı demek komik geliyordu biraz ama onu istemeyeceğimi bile bile adamıyla buraya getirtmesi kaçırmaya giriyordu sanırım. Eğer gerçekten oysa er geç buradan kaçacağımı akıl edememiş miydi?

İçimden gelmeyeceğimi söyleyip adamı geri göndermek gelse de ne olup bittiğini öğrenmem gerekiyordu. O yüzden omuzuna çarpıp aşağı indim.

İner inmez koltukta yayılan Kerem'i ve yanında oturan babamı gördüğümde sinirlerim tepeme çıkmıştı. Onun ne işi vardı burada? Yoksa birlikte mi planlamışlardı. Derin bir nefes alıp karşılarına geçtim.

"Bak sen şu işe, sevgili kızım da buradaymış." dedi sahte bir şaşkınlıkla babam.

Baba demeye utanıyordum.

"Ne istiyorsunuz benden? Ne işim var benim burada?" dediğmde bu sefer Kerem ayağa kalktı.
"Ne istediğmizi sen en başından biliyorsun zaten müstakbel karıcığım."

Duyduğum o iki kelimeyle suratına tokatı yapıştırmam bir oldu. Kendini ne zannediyordu? Onunla asla evlenmeyecektim. İsterse beni öldürsündü ama onunla evlenmezdim. Sevmediğim, hatta nefret ettiğim bir adamla evlenirsem zaten her gün ölecektim.

Ona attığım tokatla başı sol tarafa düştüğünde babam da ayaklanmıştı.
"Ne yapıyorsun kız sen? Kocan o senin!" dediğinde bakışlarımı Kerem'den çekip babama yöneltmiştim.

"Ne kocası ya, ne kocası? Kocam falan değil o benim! Kimseyle evlenmiyorum ben, anladınız mı?"

Arkama dönüp kapıya doğru gideceğim sırada kolumdan tutulup yüzüme tokat yemem bir oldu.

RÖPORTAJHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin