BÖLÜM 1

49.2K 1.1K 269
                                    

Selamm!

Bu benim ilk kurgum olduğu için yazım yanlışlarım olabilir o yüzden kusura bakmayın.

Başladığınız tarih?

Ve son olarak bu kitabı nereden buldunuz?

"Sinem, hadi ama! Bak bu röportaj gazetemiz için çok önemli. Düşünsene her yerde biz konuşulacağız. Hem maaşında emin ol artış yapacağım."
"Yusuf Bey benim bir mafyayla nasıl röportaj yapmamı bekliyorsunuz? Hemde tek başıma gideceğim. Ya adam beni öldürürse ve bunu kimse duymazsa?"
"Sinem ne olursun! Bak yalvarıyorum kabul et şunu." dediğinde patronumun gözlerinin içine baktım. Adam utanmasa ayaklarıma kapanacaktı.
"Bu ajansta bir tek ben mi varım Yusuf Bey? Ben istemiyorum. Başkalarını görevlendirin."
"Sen işinde en iyisisin. Hem maaşına zam da yapacağım. Bütün ajans seni konuşacak. Her yerde o adamla röportaj yaptığın için ne kadar cesaretli bir gazeteci olduğun konuşulacak. Bu fırsatı kaçırma."

Sıkıntılı bir nefes verdim. Yusuf Bey dediğim dedik biriydi. Bir şeyi istiyorsa asla kararından vazgeçmezdi. Ne kadar itiraz etsem de ısrarlarına devam ederdi. Bu yüzden kabul etmeye kadar verdim. Durumum sıkışık olduğundan dolayı kaç aydır evin de kirasını geciktirmiştim. Ev sahibi bu konuda diğer apartman sakinlerine katı davransa da bana geciktirmemin sorun olmadığını, ödeme konusunda acele etmeme gerek olmadığını söylüyordu. Bu da benim işime geliyordu açıkçası. Belki yapılan zamla kira borcunu kapatabilirdim.

Hem en fazla ne olabilirdi ki?

Ertesi Gün

Aldığım poğaçanın son lokmasını da ağzıma atarken karşıdan gelen taksiye durması için işaret verdim. Taksi durduğunda binip çantamdaki kağıdı taksiciye uzattım. Burada röpotaj yapacağım adam ile görüşeceğim yerin adresi yazıyordu.

"Şu adrese gidebilir miyiz?" diye kağıdı uzattım. Adam ilk önce kağıtta yazılan adresi okuduktan sonra bana aynadan bir bakış attı.
"Tabii."

Araç hareket etmeye başlayınca heyecan yapmıştım. Aklımdan binbir türlü senaryolar geçiyordu. Ya sorduğum sorular yüzünden sinirlenip beni öldürürse? Sonuçta öyle tehlikeli bir adamdan her şey beklenirdi.

Telefonuma gelen titreşimle bildirim geldiğini anladım.
"Harika bir şekilde o röportajı yap ve sonra herkesin nasıl bizim başarılarımız hakkında konuştuğunu izle. Sana güveniyorum."
Gönderen patronum Yusuf Bey'di. Bu adamdan oldum olası hoşlanmamıştım ve şimdi de açık konuşmak gerekirse onun yüzünden başımın belaya gireceğinden korkuyordum.

Ama sakin kalmalıydım. Olabildiğince adamı sinirlendirmemeye çalışacak ve bir şeyleri söylemesi için zorlamayacaktım.
Kendimi rahatlatmaya çalışarak saatler gibi süren yolun bitmesini camdan dışarıdaki insanları izleyerek bekledim.

***

Taksiden indikten sonra karşımdaki koskocaman villaya baktım. Adamın parasız pulsuz olmadığını biliyordum ama bu kadar da zengin biri olabileceğini tahmin etmiyordum.
Gergin bir şekilde eve yürümeye başladım. Kapının önüne geldiğimde kapıyı tıklayacakken elimin titrediğini farkettim.

Sakin olmalıydım, hiç bir şey olmayacaktı. Sadece bir röportaj yapıp gidecektim.

Kapıyı tıkladığımda beni orta yaşlarda bir kadın karşıladı.
"Buyurun?"
"Beni Yusuf Öztürk gönderdi. Pusat Arslan ile röportaj için." dediğimde gözlerimin içine tedirginlikle baktı.
"Bize öyle bir haber gelmedi." dediğinde bir süre ne dediğini algılamaya çalıştım.
"Anlamadım?"
Yusuf bey bana haber verildiğini söylemişti, başıma gelen aksilikle ofladm. Şu adam bir işi de düzgün yapsa şaşardım zaten.
"Dediğim gibi, bize bir bilgi gelmedi, eğer böyle bir şey olsaydı Pusat Bey bize haber verirdi."
"O zaman sorun?"
"Kendisi şuan evde değil." dediğinde başımı salladım. Fazla zorlamanın bir anlamı yoktu. Bizden daha yüksek seviyede olan gazeteciler bile girememişti bu eve, ben mi girecektim? Hem belki de Yusuf Bey izin falan almamıştı, şansını denemek için bir kurban seçmesi gerekiyordu ve o kurban da maalesef bendim.
"Peki, iyi günler." deyip hızla evin bahçesinden çıktım. Etraftaki adamlarla göz göze gelmemeye çalışıyordum çünkü birine baksam beni öldüreceklermiş gibi hissediyordum. Korkunçlardı.
En azından Yusuf Bey'e karşı bir bahanem vardı. Haberleri yokmuş. Hem zaten evinde de değilmiş. Zorla giremezdim ya. Belki de zorlasam kadın beni patronuna söylebilir. Adam da beni ıssız bir ormana götürüp parçalara bölüp kemiklerimi kurtlara yem edebilir. Adam mafya sonuçta, işi riske atmamak lâzım.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp otobüs durağına yürümeye başladım.
Her yere taksiyle gidecek kadar para kazanmıyordum maalesef.

Otobüs geldiğinde kartımı basıp ilerledim. Yine tıklım tıklımdı. Oturma yerlerini tamamen yaşlılar doldurmuştu, ayakta bir tane bile yaşlı yoktu.

Zar zor evimin yakınlarında olan durakta inip temiz havayı içime çektim. Kalabalık otobüslerle yolculuk yapmak büyük çaba gerektirirdi.

Eve girmeden önce mahalle bakkalına girip bir paket makarna aldım. Şuan hiç yemek yapacak halim yoktu.
Eve girdiğimde bir duş alıp saçlarımı kurulamadan sadece havluya sardım. Ardından mutfağa geçip aldığım makarnayı pişirdim. Kendime kola doldurup tabağımla beraber oturma odasına geçtim. Sabah doğru düzgün kahvaltı yapmamıştım ve aç kalmak yemek yemeyi aşırı derecede seven bir insan için eziyet gibi bir şeydi.

Bir yandan yemeğimi yerken bir yandan da bilgisayarımdan gelen e-mailleri kontrol ediyordum. Yusuf Bey'den gelen bir bildirim gördüm.

'Röportaj nasıl geçti Sinem? Acil haber bekliyorum.'

'Röportaj yapmadım Yusuf Bey.' yazıp gönderdim. Kazamız mübarek olsun.

'Ne?'
'Ne demek röportaj yapmadım?'
'Bunun ne kadar önemli bir görüşme olduğunu biliyor musun sen?'
'Buraya gel Sinem!'
'Neyse, yarın görüşeceğiz.'
'İyi akşamlar.'

Yazılanlara sadece göz devirip bilgisayarı kapattım. Şimdi yorgun yorgun hiç uğraşamazdım.

Biraz dinlendikten sonra etrafı toparlayıp kendimi yatağıma attım. Telefonumu alıp en yakın arkadaşım Zeynep'i aradım. Ona bugün olanları anlattım ve bir süre bunun üzerinde konuştuk. O da her konuşmamızda olduğu gibi uzun uzun sevgilisini anlattı. Allah'tan farklı şehirlerdeydik yoksa her gün yanıma gelip başımın etini yerdi herhalde.
Onunla biraz daha konuştum ve kapattık. Telefonumu şarja takıp uyudum.

RÖPORTAJHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin