Pusat ARSLAN
İncelediğim evrakların bitmesiyle rahat bir nefes verip aşağı indim. Babaannemler gittikten sonra biraz Sinem ile uğraşmış sonra çalışmak için odama çıkmıştım. Şirkette olmadığım için işler daha da zorlaşıyor ve uzuyordu. Haliyle de akşam ediyordum. Bu geçen sürede Sinem bir kaç kez yanıma gelmişti. Ya çay kahve getiriyor, ya ilaçlarımı getiriyor, ya da kitap okumak için geliyordu. Onun da biraz canının sıkıldığının farkındaydım ama beni yalnız bırakmak istememesi beni sevindiriyordu. Alışıyordu güzel gözlüm yavaş yavaş bana.
Ağrıyan başımı gözlerim kapalı ovalayıp ayağa kalktım ve aşağı indim. Yemek kokularının gelmesiyle istemsiz gülümseme oluştu yüzümde. Anlaşılan ziyafet vardı bu akşam. Gerçi onun elinden zehir olsa ben ziyafet der yerdim.
Mutfağa geldiğimde bu güzel anı bozmamak için bir süre kapının pervazına dayanıp can parçamı izledim. Zalımın kızı yemek yaparken bile güzel oluyordu. Aslında eve yardımcı almak istiyordum. Onun böyle yorulmasına içim el vermiyordu. Benim güzelim her şeyin en iyisine layıktı. Canımı istese canımı bile verirdim. Kalbimdi o benim, nefes alma sebebimdi.
Dolaptan tabakları almak için uzandığında arkasına geçip beline sarıldım.
"Bu boyla oraya yetişebileceğini sanmıyorum güzelim." deyip nefesimi saçlarına verince yerinde sıçraması bir oldu. Bu haline gülüp tabakları aldım ve tezgahın üzerine bıraktım. O da yemekleri koymaya başladı. Bu halimize güldüm. Aynı evli gibiydik. Hanımefendi eğer hislerini bana açabilirse çok beklemeden hemen evlilik teklifi edecektim. 6 senedir çok bile beklemiştim. Artık sevgim kalbimden dolup taşıyordu adeta. Ona her gördüğüm yerde sarılmak istiyordum.
Bir de başımızda Kerem belası vardı. Onunla da Emir uğraşıyordu. Elimden geldiğince bunu Sinem'e yansıtmamaya çalışıyordum korkmaması için. Ama onun da arada bir aklına geldiğinin farkındaydım. İçten içe bu kadar uzun süre sessiz kaldığı için bir şey yapmasından korkuyordu. Bu konuda ona hak veriyordum. Ama sandığı gibi sessiz kalmıyordu. Şirketle alakalı sürekli kötü planları vardı fakat bunlar çok küçük hamlelerdi, bana işlemezdi. Bu konuda Emir bana çok yardımcı oluyordu. Artık sağ kolum gibi olmuştu.
Emir ile Sinem konusuna gelirsek onların arasının düzeleceğine inanıyordum. Benim güzel kalplim her ne kadar Emir'e kırılsa da kıyamayıp onunla barışırdı. Kimseyle küs kalmaya dayanamazdı o.
Güzelce yemeğimizi yerken bir yandan da tabağına kuş kadar yemek alan güzelliğimi izliyordum. Kaç gündür olduğu gibi ben dolduracaktım tabağını anlaşılan. Az yemek yiyordu ve buna benim gönlüm el vermiyordu. Ayrıca sağlıklı bir şey de değildi. Ayrıca çok yemek yemeye alışması gerekiyordu.
İleride bir gün hamile kaldığında hem kendisine hem de çocuğumuza yetecek kadar yemek yemesi gerekiyordu sonuçta.
Çoğunluğu salata olan tabağına biraz daha pilav ekledim. Salatayı seviyordu ama bu ona kilo aldırmazdı. Şu son günlerde daha da bir kilo vermişti. Bu durum canımı sıkıyordu.
"Pusat bu biraz fazla değil mi? Nasıl yiyeyim ben bu kadar pilavı?"
"Kızım salatayla ömür mü geçer? Biraz da karbonhidrat al. Günün birinde hastalanacaksın bak." dediğimde bir an göz devirse de aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi.
"Hastalanırsam sen bakarsın." dediğinde bu sefer yüzündeki güzel gülümseme bana da bulaşmıştı.
Ölürüm sana kadın.
"Bilmem, bakar mıyım?" diye şüpheli bir sesle konuştuğumda bu sefer gülümseyen yüzü yerini çatık kaşlara bırakmıştı.
"Ya Pusat ne demek bakar mıyım? Bakacaksın tabii. Ben sana boşuna mı bakıyorum."
"Senin bana bakma sebebin sen hastalandığında sana bakmam için mi?" diye tek kaşımı kaldırarak sorduğum sorunun cevabını aslında biliyordum. Ama artık ondan duymak istiyordum.
"Yani şey..."
"Ney?"
Tam onun kıvranışını keyifle izleyecektim ki çalan telefonumla derin bir ya sabır çektim.
Şu kadının ağzından beni sevdiğini duymak ne zaman nasip olacaktı?
"Ne var?" diyerek telefonu açtığımda karşımda oturan meleğimin beni şaşkın gözlerle izlediğini hissedebiliyordum. Onunla konuşurken sesimi oldukça yumuşak tutmaya çalışıyordum çünkü oldukça kalın bir sesim vardı. Böyle akışına bırakınca da haliyle şaşırırdı çünkü ona normal ses tonumu hiç göstermemiştim. Bir tek Kerem ile konuşurken duymuşsa duymuştu.
"Pusat Bey kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama bilgisayarınıza attığım e-mail'i kontrol etmeniz gerek." diyen asistanım Samet ile sinirle gözlerimi yumdum.
Bırakmıyorlardı ki sevdiceğimle bir oturup keyif yapayım.
"Tamam." deyip telefonu kapattım. Sinem'e durumu izah edip yukarı çıktım. Yarım saat önce kalktığım masama tekrar otururken Samet'in attığı e-mail'i incelemeye başladım.
Tanıdığım çoğu şirket sahibinin aksine asistanım kadın değil erkekti. Bunu özellikle tercih etmiştim. Şirketin diğer kısımlarında tabii ki kadın çalışanlar vardı ama bana bu kadar yakın duracak kişinin kadın olmaması için ayrı bir çaba sarf etmiştim. Çünkü Sinem dışında hiç bir kadının bana yakın olmasını istemiyordum. Ondan başka kimse benim odama giremezdi. Diğer kadın çalışanlar bile hemen kapımın yanında olan Samet ile işlerini hallederlerdi. Benim odama sadece belirli kişiler girebilirdi. Bunların başında da Sinem yer alıyordu. Kahvemi bile sadece Samet getirebilirdi. Geçtiğimiz senelerde bir kadın çalışan odama girmeye çalıştığı için kovulmuştu. Bu gibi durumlarda kimsenin gözünün yaşına bakmazdım. Benim odama sadece belirli kişiler girebilirdi, ama kadın olarak sadece Sinem girebilirdi.
Buna insanlar takıntılık mı diyorlar bilmiyorum, umrumda da değil zaten. Bana özel bir alana sadece özel kişiler girebilirdi. Bu en temel kurallardan biriydi. Kurallara uymayanın da gözünün yaşına bakılmazdı, başkaları baksa ben bakmazdım. Disiplin önemliydi.
İşlerimi sonunda hallettikten sonra çekmeceden etkili bir ağrı kesici alıp içtim. Bugü fazla çalışmıştım ve başım ağrımıştı. Ama bu beni pek kötü etkilemiyordu. Şirkette sabahladığımı hatırlıyordum.
Aradan sadece 1 saat geçmesine rağmen özlediğim kadının yanına, aşağı indim. Mutfakta bir şeylerle uğraşıyordu. Bir yandan da o güzel sesiyle şarkı söylüyordu.
"Bak hani var ya benliğimde, haykırıyor gözlerimde
Vurdular beni ansızın o toyluk günlerimde
Adamım, bakma öyle sileceksen beni bir kalemde
Ellerin okşamasın saçlarıma ak düşecekse..."Hem hafiften dans edip hem de şarkı mırıldanan güzelimin yanına gidip arkasından sarılmamla bir an korksa da ben olduğumu anlayıp kendini bana yasladı.
"Kimmiş bakayım senin adamın?" dediğimde gülümseyip bana döndü.
"Kim olacak, sensin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÖPORTAJ
Chick-LitSinem, çalıştığı ajanstaki patronunun yoğun ısrarları üzerine bir mafya ile röportaj yapmaya gider. Ancak adamın röportaj yapmayı istememesi üzerine geldiği yere geri dönerken böyle büyük bir görüşmeyi kaçırdığı için işinden de olmuştur. Sinem böy...