1. Gün
Canım hiç olmadığı kadar yanıyordu. Sanki kalbimi yerimden sökmüşler de o yoğun bakıma sokmuşlar gibi hissediyordum. Halsizdim, ne yemek yiyordum ne su dışında bir şey içiyordum. Hoş, Emir olmasa onu da içmeyecektim.
Dün Pusat'ın bitkisel hayata girdiğini söylemişti doktor bize. Dünyam başıma yıkıldı. Ayakta duramadım. O andan itibaren mümkünmüş gibi canım her geçen saniye daha çok acımaya başladı. Kalbimde bir yük vardı sanki. Birisi elleri arasına alıp sıkıyormuşçasına bir ağrı vardı ve geçmek bilmiyordu. Ağlamalarım durmuyordu. Şu 2 günde döktüğüm gözyaşlarının haddi hesabı yoktu. Göz altlarım morarmış gözlerimin içi kan çanağına dönmüştü. Doktora ne kadar sorsak da bunun ne zaman düzeleceğini o da bilmiyordu. Belki bir hafta sonra belki bir sene belki de 5 sene sonra olabileceğini söyledi. O zamanın bir hafta olması için Allah'a dua ediyordum.
3. Gün
Bugün doktor 1. haftadan sonra Pusat'ın yanına girebileceğimizi söylemişti. O günü sabırsızlıkla bekliyordum. Çünkü sazı kişilerdin bitkisel hayattaki kişilerin söylenilenlerini duyduğunu öğrenmiştim. Eğer bu gerçekse Pusat'a olanları anlatmak için sabırsızlanıyordum. Onun benimle konuşması kadar etmezdi ama beni duyacağını bilmek iyi hissettiriyordu. Belki de bir anlık cesaretle ona karşı anlam veremediğim duygularımı ona anlatırdım.
6. Gün
Yine he zamanki gibi cama yaslanmış bir şekilde Pusat'ı izliyordum. 6 gün olmuştu ve hiç bir haber yoktu. Durumu stabildi. Bu durum canımı çok yaksa bir yandan yarın onun yanına gidecek olmanın heyecanı vardı içimde. Onu daha yakından görecektim, onunla konuşacaktım, hatta belki de ona dokunacaktım. Bu durum oldukça mutluluk veriyordu. Ama içimdeki üzüntü ve kalbimdeki ağırlık daha yoğun geliyordu işte. Belki de bu kaza yaşanmasaydı şuan evde oturup film izliyor olabilirdik, veya yemek yiyor olabilirdik. Belki de aramızdaki ilişki daha da güçlenecekti. Hoş, ilişkimiz güçlenmese bile benim ona karşı hissettiğim duygular güçlenmişti. Ama o şuan benim yanımda yoktu. Sesini duyamıyordum, sarılamıyordum, kokusunu alamıyordum, yüzünü bile doya doya izleyemiyordum. Lanet olasıca makineler yüzünün hepsini olmasa da birazını görmemi engelliyordu. Buna da şükretmem gerekmez miydi ama? Sevdiği adamı veya kadını toprağın altına koyup yüzünü sadece fotoğraflarda gören -belki orda bile göremeyen- insanlar vardı. Kim bilir, belki bende öyle olacaktım. İşte bu ihtimal canımı çok ama çok yakıyordu.
1. Hafta
Bugün o gündü, Pusat'ın yanına gireceğim gün. O kadar heyecanlıydım ki, gün içinde yoğun bakıma her girip çıkan hemşireye ne zaman gireceğimi soruyordum. Aslında bu kötü bir durumdu. Hatta bazı hemşirelerin gözünde acıma duygusu hissediyordum. Sadece belirli hemşireler giriyordu bu yoğun bakıma ve bu bir haftada bana alışmışlardı. O yüzden bazen bana üzüldüklerini hissediyordum. Ama umrumda değildi. Benim tek umrumda olan şey belliydi zaten.
Pusat.
Uzun ısrarlarıma dayanamayan hemşireler ve doktor en sonunda bana bazı kıyafetler giydirip içeri sokmuşlardı.
"Unutmayın Sinem Hanım, sadece 10 dakika. Hastanın mikrop kapma ihtimali çok fazla." diyen hemşireye başımı salladıktan sonra çıkmasıyla yoğun bakım ünitesinde sadece ben ve Pusat kalmıştık.
Çok heyecanlıydım. 1 hafta sonunda onunla bu kadar yakın olmak kalbimin hızlanmasına neden oluyordu. Buraya girmeden önce söyleyeceklerimi ayarlamıştım. Fakat şimdi nasıl olduysa beynimden uçup gitmişti.
"Pusat... Ne olur uyan artık, ben seni çok özledim." derken ağzımdan kaçan bir hıçkırığa engel olamamıştım. Yavaşça elini küçük ellerimin arasına aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÖPORTAJ
ChickLitSinem, çalıştığı ajanstaki patronunun yoğun ısrarları üzerine bir mafya ile röportaj yapmaya gider. Ancak adamın röportaj yapmayı istememesi üzerine geldiği yere geri dönerken böyle büyük bir görüşmeyi kaçırdığı için işinden de olmuştur. Sinem böy...