Chapter; Two

734 61 174
                                    

"Öğrenci şikayetleri bu kadardı, Sensei

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Öğrenci şikayetleri bu kadardı, Sensei. İzninizle."

Karışmış A-4 kağıtlarını masaya hafiften vurarak düzelttim. Burnumun ucuna kaymış gözlüğümü geri ittirdim ve gözümün önüne düşmüş perçemi kulağımın arkasına aldım.

Ayaklandım.

İşim bitmişti. Derse geri dönebilirdim.

Elimdeki kağıtlarla indim sınıfa. Kapıyı açar açmaz kopan curcunayı ders görevlisi Sensei durdurdu. Sırama geçtim.

"Pssst."

Yan tarafımdaki çocuğun beni çağırmasını umursamadan önümdeki defterle ilgilendim. Biraz daha eğildi bana doğru sırasında. Eliyle ağzını gizledi. Gözleri hala Sensei'deyken ilgi çekmediğini düşünüyordu.

"Psssst."

Derin bir nefes aldım. Önüme baktım ve duymamazlıktan geldim. Birazdan susardı nasıl olsa.

"Pssssttt!" sesini biraz daha yükselttiğinde kaşlarımı çattım. Neden beni çağırıyordu ki? Bir çıkarı da yoktu benden. Ödev yoktu bu gün, ödevimi geçirmek istemeyecekti. Öyleyse neden ısrarcıydı?

"Beni duyabildiğini biliyorum. Eğer beni duyuyorsan göz kırp," dedi.

Bu salak gereğinden fazla yüksek sesle fısıldadığının farkında değil miydi? Sensei'nin ona baktığını fark etmemişti. Sesini duymadığını falan düşünüyordu herhalde.

"İşte, göz kırptın. Beni duyabildiğini biliyordum!"

Heyecanla bağırdığında bütün sınıf bize döndü. İşaret parmağıyla beni işaret ediyordu. Ben de ayaklandım ve sinirle bağırdım.

"Duyuyorum tabiki, şuna bak dibime kadar eğilmişsin. Sadece duymamazlıktan geliyordum!"

Bütün sınıfın ona döndüğünü fark edince kızardı. Gözlerini kaçırdı ve "Ah, öyle mi?" dedi mahçup bir tonla.

Tamam, işte bu kötü hissettirmişti.

Bir anda beni ilgi odağı haline getirince yükselmiştim. İlgi odağı olmaktan nefret ederdim. Oysa sadece bir şey söyleyecekti büyük ihtimal.

Hızlıca yaptığım hatayı telafi etmek için ağzımı açacakken beni engelledi, o konuştu.

"Anladım, özür dilerim."

Bu çok, çok daha kötü hissettirmişti işte.

Derin bir nefes alıp yerime oturdum. Başımı eğdim. Yüzüne bir hüzün çökmüş görünüyordu yanımdaki çocuk. Sahi, adı neydi? Kaç aydır aynı sınıftaydık ama bilmiyordum adını henüz. Yaptığım büyük ayıptı.

Nothing Ever Last Forever Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin