...Ve ölümü ertelenen Bakugou Katsuki'nin son günü, iki hafta önceydi.
Elimdeki beyaz gülü çiçeklere bürünmüş resminin altına bıraktım. Ellerimi birleştirdim, gözlerimi yumdum ve dua etmeye başladım.
Tanrım, omzundaki yükü ondan aldığın için teşekkür ederim. Ve Tanrım, onu ben affedemedim ama sen affet.
“Katsuki, oğlum! Katsukim! Canım yavrum...”
Bayan Bakugou'nun ağlamaları durmak bilmiyordu. Bu ölüm o kadar ani ve o kadar sarsıcıydı ki kadın harap olmuştu.
Bakugou kendini astı.
Cesedi tam olarak iki gün önce bulundu. Ölümünden tam olarak on bir gün sonra. Son kalkışmasından sonra Shindo hepimizi ciddi bir şekilde uyarmış ve Bakugou'yu yalnız bırakmamamızı söylemişti fakat ne yaparsak yapalım Bakugou bir şekilde yolunu bulmuştu.
Ölümü aklına koymuş bir bedeni engellemek, bencilliktir.
Tam olarak hatırlamıyorum ne zaman fakat muhabbet dönerken ortaya söylemişti bu sözü. Bu bizi daha çok korkutmuştu fakat dediği gibi, bencillikti işte.
Öyleydi çünkü kimseyi bu iğrenç dünyada kalmaya zorlamak gibi bir hakkımız yok. Herkes bizim gibi yaşamı sevmek ve onu arzulamak sorunda değil. Bazıları için yaşamak, işkencedir. Ve bu işkenceye maruz kalmamış diğerleri, yaşamına son verenleri aptal yerine koyar.
Size intiharın güzel bir şey olduğunu söylemeye çalışmıyorum, intihar etmek kaybetmektir. Kaybetmeyi sevmeyin. Size anlatmaya çalıştığım şey kaybedenleri kötülemeyin.
“Yavrum, bir tanecik yavrum! Ne yapacağım ben şimdi, neden beni sensiz bıraktın!? Ben hayatımı sana adamışken neden hayatına son verdin!?”
Eğildim ve elimi perişan olmuş kadının sırtına koydum. “Sakin olun bayan Bakugou, panik atak geçireceksiniz.”
Düzensiz nefesleri arasında göz yaşlarını sildi. “Sen de perişan olmuşsundur şimdi,” dedi nefes nefese. Daha çok ağladı ellerimi ellerinin arasına alınca. “En son yanında kim vardı? Oğlumun son sözleri neydi?”
Gözlerim, yaşlı gözlerini bulduğunda Bakugou geldi gözümün önüne. Onun da gözleri böyle yaşarmıştı en son onu gördüğümde.
Bakugou aklındakini gerçekleştirmeden saatler önce beni aradı ve buluşmak istediğini söyledi. Anlam veremedim. Reddettim. Fakat öylesine yalvardı ki telefonda, vicdanım bir şeyler olacağını sezdi.
Yanına vardığımda cesetten halliceydi varlığı. Günlerdir uyumadığı göz altlarındaki torbalardan belli oluyordu. Onu, kendi kendine konuşurken yakalamıştım. Bu da demek oluyordu ki Bakugou tekrar alevlenmeler yaşıyordu. “Hoş geldin, gel içeri geç,” demişti beni gördüğünde. Gülümsedi ve gözleri, göz altlarındaki torbalar yüzünden daha çok kısıldı. Üzerinde her şeyden vazgeçmiş bir adamın boşvermişliği, yüzünde tasasız bir gülümsemesi... “Ne oldu?” diye sordum sakin bir sesle. Onu affetmemiştim ama ona karşı bir tavır da almamıştım. Sadece artık çok daha uzaktım ondan. Hani bazen olur ya, biri kalbinizi o kadar kırar ki ona kin tutmak bile sizi yorar. “Hiç, seni görmek istedim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nothing Ever Last Forever
Fiksi Penggemar"Tanrı kusurlarla dolu seni yarattı Araki," dedi gözlerimin içine bakarken. Derin bir nefes aldı ve bu soğuk havada buharlaşması için geri verdi. Devam etti bir adım atarken; "Ve her bir kusurunu tek tek öpmem için beni." ══════ஜ▲ஜ══════ 𝙺. 𝙱𝚊𝚔...