Chapter; Six

523 58 82
                                    

Pazartesi çoğu insana sendrom yaşatacak kadar kötü bir gün olmasına karşın, pazartesileri severim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Pazartesi çoğu insana sendrom yaşatacak kadar kötü bir gün olmasına karşın, pazartesileri severim. Okulu severim. Okul, evden uzaklaşmak için bana sunulmuş bir imkan ve pazartesi o sunulmuş imkana giden yol. Ve bu yüzden ben, her pazartesiye haftanın diğer günlerine nazaran mutlu uyanırım.

“Günaydın Remi,” sonunda on beş dakikadır beklediğim Remi binadan çıktığında gülümsedim. O ise yüzüne korku dolu bir ifade yerleştirdi ve boynuna astığı haçı yüzüme tuttu.

“Tanrı içine girmiş kötü ruhları arındırsın, Tanrı Araki'yi korusun ve bize bağışlasın!”

Haçı üzerime üzerime tutup bir yandan da dualar ederken ondan kaçmaya ve geri çekilmeye çalışıyordum. “Remi, ne saçmalıyorsun bırak şunu!”

“Araki nerede ve ona ne yaptın kötü ruh? Araki hiçbir zaman ilk günaydın diyen kişi olmamıştır!” kaşları çatılı, avazı çıktığı kadar bağıran Remi'nin omzuna bir yumruk geçirdim. “Şaklabanlık yapmayı bırak. O kadar da kaba değilim,” dediğimde koca bir çığlık daha attı.

“Son mesajıma görüldü attın Araki!?” göz devirdim. Saçımı kulağımın arkasına aldım ve umursamaz bir tavırla konuştum. “Eee, ne olmuş? Muhtemelen aptalca bir şey yazmışsındır.”

Sinirle işaret parmağıyla beni hedefledi. “Doğum gününü kutlamıştım!” diye bağırdı.

“Gördün mü işte? Aptalca bir şeymiş.”

Aslında aptalca değildi. Aile içinde -özellikle babam- özel günlerin aptalca olduğunu ve gereksiz para harcamak olduğunu söylerlerdi. Remi doğum günümü her sene kutlardı fakat... Gereksizdi.

Gözlüğümü düzelttim. O ise bana beni öldürecekmiş gibi bakmaya devam etti. “Asla bir sevgili bulamayacaksın biliyorsun değil mi? Odunun tekisin!”

Gözlerimi kaçırdım. Remi ve düşünmeden konuşması çoğu zaman kalbimi kırıyordu fakat bunu gizlemeyi öğreneli çok uzun zaman olmuştu. “Bir erkek arkadaşa ihtiyacım olduğunu da kim söyledi?” dediğimde yüzü sinirden kızardı.

“Sen... Sen odunsun... Odun az kalır, duygusuz hatta sen direkt ağaçsın!”

Yüzü kızarmış, terlemiş, yanakları şişmiş sinirden kuduruyordu. Sadece kahkaha attım dediklerine. Çoğu zaman duyuyordum çünkü bunları.

“Gülme be! Duygusuz kadın. Bir gün o kadar aşık olacaksın ki seninle dalga geçeceğim bunun için. İnsafsız seni!”

Remi ağzına geleni sansürlemeden direkt olarak aktara dursun, ben otobüsün geldiğini çoktan fark etmiş ve çoktan boş bir koltuk kapmıştım bile. Bir iki dakika sonra sakinleşen Remi bana hayatındaki son gelişmeleri aktarırken, ben yine dinliyormuş ayağına yattım.

Nothing Ever Last Forever Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin