Hafta sonu.
Shindo'ya ilk buluşmamızın aksine bu gün gün boyu yatağımda değildim. Kalktığım gibi bir kahve içmiş ve bütün evi dip köşe temizlemiştim. Bu zaten günümün çoğunu almazmış gibi bir de alışverişe çıkıp geri dönmüştüm.
Ve şimdi de annemi dinliyordum. Bana geçmişte yaşadıklarından ve anılarından bahsederken yüzündeki her bir kırışıklığın anlam dolu olduğunu tekrar tekrar fark ediyordum.
Uzaklara dalmış, önüne koyduğum çay dolu bardağı iki eliyle sıkı sıkıya kavramıştı; sanki anılarını kavramak ister gibi. Onları seviyor muydu yoksa kaldırıp çöpe mi atmak istiyordu bilmiyorum açıkçası. Anlattığı şeyler hiç de tutunmak istenecek kadar güzel gelmiyordu çünkü kulağa, hepsi acı kokuyordu.
"...Sonra büyükbaban anneanneni şehir şehir gezdirdi, tedavi olması için doktor bulmaya çalıştı ama başarılı olamadı. O sırada da biz evde yalnızdık. Ben kardeşlerime bakıyordum. Bir yandan onlara bakarken..."
Derin bir nefes aldı her zerresini aklımda canlandırabildiğim, ezberimde olan o hikayesine devam etmeden önce.
"...Bir yandan da çalışırdım. Halı kursuna gider halı yapardım sabah akşam. Belim kırılırdı tezgahın başında. Ama mutluydum halı kursunda. Eve gitmek benim için daha zordu. Her köşede ağlayan bebekler, üst üste fırlatılmış bulaşıklar, kokuşmuş üstler... Kalabalıktık baya da, biliyorsun altı dayın beş teyzen var. En büyükleri olmak demek onlara bakmak zorunda olmak demek. Ben de onlara bakıyordum işte. Bütün gençliğim çürüdü gitti o evde."
Kendi kendine gülümsedi ve devam etti. "Sonra baban çıktı karşıma on yedimde. Evlenmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim. Tanımıyordum bile o zamanlar onu ama umut işte... Belki güzel bir hayatım olur dedim."
Yüzündeki o kırgın gülümseme, gözlerindeki o yorgun bakış içeride bir yerlerde hala bebeği ile oynayan küçük bir kız çocuğu olduğunu gösteriyordu.
Annem sorumluluklarla dolu bir evden kurtulmak için evlenmiş, üstüne daha fazla sorumluluk almıştı. Daha küçük bir çocukken omuzlarına yüklenmiş koca dünya. Sonra evlenmiş, daha kendisi çocukken bir de kendi çocuğuna bakmış...
Kızın kaderi anneye çekermiş, derler. Ne kadar doğru bir deyimdir bilmiyorum ama doğru olmamasını bütün hücrelerimle istiyorum.
Telefonuma gelen bildirim sesi ortamın hüzünlü havasını dağıttığında anneme baktım izin ister gibi. Gideceğimi biliyordu, hoş zaten ondan izin de almıyordum ama sohbetin ortasında çekip gidecektim neticede.
“Git hadi, bakma bana sen.” dedi kırgın bir ses tonuyla. “Ann-” “Sorun değil Araki. Gençliğini yaşamanı istiyorum. Benim gibi bir hayatın olsun istemiyorum.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nothing Ever Last Forever
Fanfiction"Tanrı kusurlarla dolu seni yarattı Araki," dedi gözlerimin içine bakarken. Derin bir nefes aldı ve bu soğuk havada buharlaşması için geri verdi. Devam etti bir adım atarken; "Ve her bir kusurunu tek tek öpmem için beni." ══════ஜ▲ஜ══════ 𝙺. 𝙱𝚊𝚔...