22

880 38 3
                                    

*Jimin*
Bir hafta oldu. Her gece onunla FaceTime yapıyordum ve beni hastanedeyken arkadaşlarından biriyle tanıştırdı. Yeri, görünüşe göre o Jungkook'un özel hemşiresiydi, hoş ve eğlenceli bir kadındı.

Yeri her zaman telefonun mikrofonuna fısıldardı ve Jungkook onun söylediği sözlerden her zaman utanırdı. Dürüst olmak gerekirse benimde utandığım anlar oldu ve bu beni iyi hissettirdi. Aynı anda duyguların bir karışımıydı. Ta ki bir gün, aramalar... durana kadar. Benimle son konuşmamasının üzerinden birkaç gün geçti ve tabii ki endişelendim. Gerçi ben ve Yeri birbirimizin numarasını aldık, bu yüzden irtibatta kaldık.

Jungkook'un beni günlerce aramaması hakkında ne hissettiğimi ona söylerdim ve endişelenmeye başlamıştım. Ancak, olumsuz taraftan ziyade daha olumlu görünüyordu. Neden bilmiyorum ama kesinlikle bir şeyler olacak gibiydi. Bir gün Yeri ile konuşurken o gün o gece vardiyası yoktu. Kapı zili sesi duydum, merdivenlerden indim. Telefonda sebepsiz yere neşeyle ellerini çırptı ve acele etmemi söyledi.

"Hmm.. tamam"

Dediği gibi hızla aşağı indim ve kapıyı açtım. Yüzünün yarısını kaplayan siyah maskeli bir adamdı, maske burnuna kadardı. "Birini arıyorum.." dürüst olmak gerekirse sesi tıpkı Jungkook'unkine benziyordu.

"Hmm.. Sanırım yanlış evdesin..."

"Öyle düşünmüyorum "

"Peki, kimi arıyorsunuz..?"

"Park Jimin..?"

"Bu benim, efendim.. um size ne konuda yardımcı olabilirim?"

"Ah, sadece sana bu kağıdı vermek istedim, biri bana onu sana vermemi söyledi"

"Hım.. teşekkürler..???" Kağıdı ondan aldım ve okudum.

Kağıtta 'Gül yaprağı izlerini takip edin' yazıyordu.

Dışarısı oldukça soğuk olduğu için üzerime kalın giysiler giydim. Yeri'ye haber vermeye gittim, ama o işi olduğunu söyleyip telefonu kapatmıştı. 'Garip..'

"Bu bir şaka olmasa iyi olur..." Gül yapraklarını takip ederken kendi kendime mırıldandım.

Önümdeki binaya baktığımda, burası Jungkook'un eviydi. Dürüst olmak gerekirse hiçbir şeyden şüphelenmeden yürüdüm. Çıldırmaya başlamıştım çünkü ev çok loştu, sadece mumlarla aydınlanıyordu, çiçekler koridorları ve odaları süslüyordu.

Romantik bir randevuya benziyordu, iç mekan iyi dekore edilmişti ve her şey yeni görünüyordu. Artık Jungkook'un evi gibi değildi. Ancak, tek düşünebildiğim 'vay canına' oldu

Cinsel bir şey istediğinizde çok büyülü ve mükemmel bir yer gibi görünüyordu. Kırmızı ışıklar sırtı bana dönük olan bir adamın üzerine parladı. "Aa merhaba..? Sen kimsin..?"

"Sürpriz!" Işıklar tamamen parlarken bir grup ses çığlık attı, yanaklarımdan yaşlar süzülürken adam bana döndü.

"Aman Tanrım!" O bana kollarını açarken uzun boyluya sarılmak için koştum.

"Ağlama.." herkes alkışlarken bana baktı, ben ona gülümserken sevinçten gözyaşlarımı sildi.

Onu tutkuyla öperken, boyuna ulaşmak için parmak uçlarımda yükseldim, "wooohooo!" Kalabalık tezahürat yaptı

İkimizde birbirimize hayranlıkla bakarken geri çekildik. "Seni çok seviyorum Jungkook.." burnumu çektim.

"Bende seni seviyorum bebeğim.." Burnunu burnuma sürttüm.

Sonra herkes Jungkook tarafından kovuldu ve ona bunun çok saygısızca olduğunu söyledim ama o hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu. Hareketlerine kıkırdadım, herkes gittikten sonra beni oturma odasındaki Kanepeye taşıdı. "Her şeyi yeniledin mi?"

"Evet"

"Çok farklı görünüyor.." Hala ona asılıyordum.

İçecekler ve patlamış mısırlar çoktan masaya konmuşken birbirimize sarıldık. Masada atıştırmalıklar da vardı, "Vay canına Jungkook! Tüm bunları neden yaptın?"

"Seni şaşırtmak için, seni aptal" kıkırdadı

Ona daha sıkı sarıldım, "jungkook?"

Cevap olarak mırıldandı, "Sadece seni çok sevdiğimi ve seni çok özlediğimi bilmeni istiyorum.." Gülümsedim, gözyaşlarım yeniden akmaya başladı.

"Ah bebeğim ben de seni özledim"

"Ben ağlak bir bebeğim" ıslak lekeleri silerken güldüm

"Aptal" gülümsedi ve burnumu öptü.

Kendimi rahat, güvende ve yeniden sevilmiş hissettim, dakikalar içinde her şey normale döndü, romantizm ve komedi filmleri zaman öldürdü. Hayatımda olduğuna inanamıyordum, bana dokunuyor ve beni sevgi yağmuruna tutuyordu. Gülümsediğinde ve birbirimizin bu kadar aptal olmasına güldüğümüzde eski zamanlar aklıma geldi. "Çok aptalsın Jungkook!" kıkırdadım

Kıkırdamalarımla bana katıldı, "Sen de aptalsın" gülümsedi

"Tanrım, seni seviyorum Kookie"

"Bende seni seviyorum baba"

"Hey, çok kabasın" alaycı bir şekilde somurttum

"Özür dilerim bebeğim Jiminie şimdi üzgün" diye somurttu dudaklarımı öperken

Beni tekrar gülümsetirken dudağını geri öptüm, "hehe"

Her kelimeye kıkırdarken birbirimizin kulaklarına tatlı iltifatlar fısıldayarak sarıldık. Farklıydı, özellikle de güneş ışığınızla uzun süredir tanışmadığınızda. Yanağımdan öptü. Onun gibi bir adamla tanıştığım için çok minnettar hissettim, sahip olduğu her kusurla mükemmeldi, bu onu sadece daha iyi biri yapıyor. Bana en karanlık ve en aydınlık sırrıyla güvendiğini kanıtladı. Sonra birden hiç beklemediğim bir hamle yaptı.

"Artık içimde tutamıyorum Park Jimin. Hadi sikişelim" Sözlerine çok şaşırdım

STRIP | 𝑱𝑰𝑲𝑶𝑶𝑲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin