Alt katıma taşınacak kişinin Elif olması beni ne kadar şaşırtıp korkutsa da anlam veremediğim bir şekilde de mutlu etmişti. Balkondan Elif'e bakarken Elif bir anda yukarıya bakmıştı. Onun bakmasıyla birlikte eğilmem bir oldu. Beni görmemesi lazımdı. Bi saniye benim kaçmama da o yardım etmemiş miydi zaten? Bir an ekibe haber vermeyi düşündüm. Ama sonra Elif'in pek bir zararı olmayacağı fikrine kapıldım. Ekibi arayıp Elif'ten zarar gelmez o bana yardım etti desem her şey yoluna girebilirdi lakin Elif'e bir sözüm vardı. Onun bana yardım ettiğini benden başka kimse bilmeyecekti. Bu nedenle hiç bir şey yapamıyordum. Şu an iki seçeneğim vardı: ya ekibe Elif'in burada olduğunu haber verecek ve Elif'e olan sözümü çiğneyecektim. Ya da kimseye bir şey söylemeyecek Elif'e güvenmeye devam edecektim. Oturma odasına geçtim. Bir süre düşündüm. Her ne kadar ekibe haber vermek daha mantıklı olsa da içimden Elif'e güvenmek geliyordu. Bugün günlerden pazardı. Yani işe gitmem gerekmiyordu. Bu yüzden de bütün gün evdeydim. Yani bütün gün düşünecektim. Beynim ekibe haber vermekten yanaydı lakin kalbim her şeye rağmen Elif'e güvenmeyi seçiyordu.
Sabahtan beri ne yapacağımı düşünüyordum. Beynimi mi dinleyecektim yoksa kalbimi mi. Ben böyle derin derin düşüncelere dalmışken kapı çaldı. Heyecanla yerimden kalktım ve kapıya yöneldim. Kimin geldiğini anlamak için kapının deliğinden baktım. Ne olamaz bu Elif'ti. Sanki sabahtan beri ne düşündüğümü duymuş da kapıya gelmişti. Benim bir gün sandığım düşünme vaktini şimdi bir kaç dakikaya sığdırmıştı. Acaba evde yokmuş gibi mi yapsaydım? Evet evet kesinlikle öyle yapmalıydım. Fortmantonun önünde bi ileri bi geri giderken ayağım yerde duran terliğe çarptı ve bir anda fortmantoya çarpıp yere düştüm. Öyle bir ses çıkmıştı ki bırakın evde olmadığımı düşünmelerini bütün apartman hatta bütün mahalle evde olduğumu anlamıştı. Ayağa kalkıp kapının deliğinden baktım. Elif orada duruyordu. Kapıyı bir kez daha çaldı. Artık mecburen açmam gerekiyordu. Kapıyı usulca açtım. Kendimi kapının arkasına saklamıştım. Elif konuşmaya başladı "Merhaba ben aşağıya yeni taşındım. Acaba çekiciniz var mı?" diye sordu. Sesimi inceltip yok demek istedim ama Elif kafasını içeriye doğru yöneltti. Ben de kafamı dışarıya çıkartmıştım. Elif'in beni görmesiyle "Yusuf" demesi bir oldu. Ona bakıp gülümsedim. Elif de neşeyle güldü. "Sen burada mı yaşıyorsun?" Ona bakıp kafamı salladım. Elif "desene komşu olduk."dedi. Gülümsedim gülümsedi... Elif "şey evinde çekicin var mı acaba? Diğer komşulara da sordum ama kimse de yokmuş son umudum sensin" dedi. Son umudu benmişim. Umuduymuşum... "Olacaktı ben bir bakayım" dedim. Gülümsedi. İçeriye yönelip dolaba baktım. Tamir aletlerinin olduğu kutuyu alıp içini açtım. İçinden çekici çıkarıp kapıya yöneldim. Kapının önünde beni bekleyen Elif'in yanına gidip çekici uzattım. "Teşekkür ederim işimi görüp hemen getireceğim." dedi. Rica edip kapıyı kapattım o da gitmişti zaten. Ona karşı dürüst mu olmalıydım yoksa her şeyi gizlemeli mi? İçimi anlam veremediğim bir telaş sardı bir anda. Balkona çıkıp aşağıya baktım. Bu mahalle sessiz sakin bir yerdi. En önemlisi Rıfat'ın gelmeyeceği tabi bu durum Elif buraya taşına kadar geçerliydi. Rıfat kesin kızını görmeye gelirdi. Bir an önce bir çözüm bulmam gerekiyordu. Ya ekibe haber verecektim ya da Elif'e. Balkondan aşağıyı izlerken evin önünde bir araba durdu. Siyah lüks bir Ferrari. Araba gerçekten tek kelimeyle mükemmeldi. Arabanın kapısı açıldı. Ve içinden takım elbiseli genç bir adam indi. Adamın kim olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu belki ama adamın bu mahalleden olmadığı kesindi. Adam ağır adımlarla artist artist yürüdü ve bizim apartmana girdi. Ne adamın belinde silah vardı. Bi saniye hangi kata girmişti o. Adam ya polisti ya da mafya... Hemen kapıya koştum. Delikten bakmaya başladım. Merdivenden çıkan adamın ayak sesleri geliyordu. Adam bir kaç basamak çıktı çıktı ve. Ayak sesleri kesildi. Olamaz birinci katta durdu. Ya Elif'in dairesine mafya olarak girdi ki büyük ihtimal öyle ya da karşı daireye bir polis olarak girdi. Hangi daireye girdiğini öğrenmem lazımdı. Kapıyı açtım. Ayakkabılarımı giydim ve usulca aşağı indim. Kapı önlerindeki ayakkabılara baktım. Adamın ayakkabıları iki daire önünde de yoktu. Sessizce kapıları dinledim. Elif'in karşısındaki kapıdan herhangi bir ses gelmedi lakin Elif'in kapısından "Ben senin nişanlımın tabi ki gelicem" Bi saniye bu adam Elif'in nişanlısı miydi? Hani şu Rıfat'ın bahsettiği adam. Kalbim acımıştı... Dinlemeye devam ettim. Elif'in sesi geldi "bak Burak sen benim nişanlım falan değilsin. Ben seni sevmiyorum. Babam seni oğlu gibi görüyor olabilir ama ben seni nişanlım olarak görmüyorum."dedi. Durun bir saniye Elif bu adamı sevmiyor ki. Demek ki Rıfat sırf kendi işleri için kızını zorla kendi istediği biriyle evlendirecek. Ben kapının önünde kapıyı dinlerken bir anda kapı açıldı. Ne yapacağımı bilemeyip hızlıca yukarı çıktım. Neyse ki beni görmemişlerdi. Yani umarım... Dairemin kapısına geldiğimde anahtarı almak için elimi cebime soktum. Ne anahtar yoktu. Belki diğer cebimdedir canım. Orada da yoktu. Bütün üzerimi aradım lakin anahtar yoktu. Evet evden çıkarken anahtarı almayı unutmuştum. Olamaz kapıda kalmıştım. Evet ne yapacaktım ben şimdi?..
![](https://img.wattpad.com/cover/310590187-288-k672876.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amiyane Zevahir
AcciónEğer bir polis mafya tarafından kaçırılırsa ne olur? Ya polisin artık bu mafyadan kurtulması mümkün değilse? Peki bu mafya bu polis için sandığından daha da önemliyse? Bazı şeyler bazen sebepsiz ve çok basit görünse de altından hiç de basit şeyler...