17.Bölüm

13 5 3
                                    

Kargocu sorusunu tekrarladı "Yusuf Hüsrev"  bu kesinlikle bir komplo olmalıydı. " yok ben Hamza Akçay'ım" kargocu adrese baktı ve "adres doğru. Hay Allah kusura bakmayın" dedi." Önemli değil" deyip. İçeri girdim. Benim burada olduğumu kim bilebilirdi ki. Benim burada olduğumu bilenler de bana Hamza Akçay olarak bi şey gönderirdi. Bu işte kesin bir iş vardı. Hemen Hasan'ı aradım. Meşgule verdi. Rıfat'ın yanında mıydı acaba? Yoksa Rıfat yerimi bulmuş olabilir miydi? Belki de beni test ediyordu. O kargocu Rıfat'ın adamı olabilir miydi? Eğer kabul etseydim bem olduğumu anlayacaktı. Hemen Salih'i aradım. "Efendim Yusuf bişey mi oldu?"diye açtı telefonu. "Alo Salih az önce Yusuf Hüsrev adına kapıma bir kargo geldi." dedim. "Ne ne diyorsun sen. Aldım deme sakın." " tabi ki almadım. Bir komplo olabilir mi sence?" dedim. "oh iyi bari. Tabi ki komplo. Ama bu demek oluyor ki tehlikedesin. Bu kadar çabuk pes etmeyeceklerdir. Senin izini kaybettirmem lazım. Rıfat yerini tespit ettiyse eğer illaki ajan koymuştur. Bulunduğun konuma çok dikkat et. Komşularına falan. Eğer yeni biri taşındıysa bu Rıfat'ın ajanı olabilir. Yeni biri taşındı mı?" Bi saniye Lamia Hanım. Yoksa? Lamia Hanım ajan mıydı? Peki ya mantı? İçinde ilaç olabilir miydi? Yoksa? Eğer Lamia Hanım ajansa Rıfat sırf onu buraya yerleştirmek için Hatice teyzeyi mi öldürmüştü? Ama Hatice teyze kalp krizi geçirmişti. Bu nasıl bir cinayet olsun ki? "Yusuf" düşünürken telefondaki Salih'i unutmuştum." Buradayım. Evet dediğin gibi buraya yeni biri taşındı. Hem de boşalan daire yeni ölen bir kadının dairesi." Salih "Yusuf şimdi kapatman lazım. Sen dediklerimi unutma! dikkat et! Ararsın gene" deyip telefonu kapattı.

Mutfağa geçip tabağı inceledim. Bu mantı getirme işi acaba kendimi sevdirmek ve benim ona güvenmemi sağlamak mıydı? Ben ona güvenirsem her şeyi itiraf edicem öyle mi? Bütün planlarını bozucam Rıfat bekle beni. Seni kendi ellerimle hapise atıcam. Lamia Hanımın ajan olmasından güçlü bir vaziyette şüpheleniyordum. Buna emin olmak içinde kanıt bulmam lazımdı. Onu daha iyi tanımalıydım. Bir yalanını ortaya çıkarmalıydım. Tabağını geri götürme bahanesiyle evini görebilirdim. Belki de onu daha iyi tanıyabilirdim. Tabağı geri götürmeliydim ama nasıl? Boş götüremezdim. Dolu olması gerekiyordu. Heralde bi yumurta kırıp götüremezdim öyle değil mi? Tabi ya Akif. O ne güne duruyor. Bir Lokantacı arkadaşım varken yemek yapmak bana mı düşer? Gidip ondan bir şeyler alabilirdim. Böylece tabağımı da güzelce doldururdum.

Elimde tabakla lokantaya gelmiştim. O da ne Lamia Hanım bir masada oturmuş tatlı yiyordu. Bi saniye tezgahın üzerindeki şey de ne? Mantı Lamia Hanım Akif''e de mi mantı getirmişti? Ama neden? Hani apartmana dağıtıyordu? Akif ne zamanda beri bizim apartmanda oturuyor. İçeriye girip tabağı usulca tezgaha koydum. Tatlı tatlı tatlısını yiyen Lamia Hanımın tam karşısına oturup "Siz de mi buradaydınız?" dedim. Lamia Hanım gülümseyip "Evet Mustafa Bey'e de bir tabak mantı getirmiştim. O da sağ olsun bir tabak tatlı ısmarladı." Gülümsedim. "Yalnızca apartmana dağıtacağınızı düşünmüştüm." Lamia Hanım tekrar gülümsedi ve "Evet başta apartmana dağıtacaktım. Ama sizin karşıdaki komşunuz evde yokmuş. O yüzden bir tabak arttı. Ben de Mustafa Bey'e getirdim." dedi. Evet cevapları mantıklıydı. Ben ikna olmuştum. Ama kesin sakladığı bir şeyler vardı. Hem neden yan apartman değil de neden Akif? Sonuçta Akif bir Lokanta işletiyor. İnsan neden Lokantası olan bir insana yemek getirir ki? Yoksa Akif'in de polis olduğunu mu öğrenmişti? "Hayrola sizi hangi rüzgar attı buraya?" Aklı sıra beni sınıyordu. Ben Akif'i görmeye geldiğimi söyleyeceğim ve o da siz nereden tanışıyorsunuz falan diyecekti? Polis olmadığıma ikna etmem şarttı. " ya mağlum emlakçıyım ben bi müşterim gelecekti onun için geldim ben"dedim. " müşteriyle neden lokantada buluşuyorsunuz ki?" Evet ne cevap verecektim şimdi? Keşke Akif'i görmeye geldim deseydim." Güldüm. "Çok önemli bir müşteri. Ve kendisinin bi travması varmış."dedim. Uyduruyordum bir şeyler. Ama ne uydurduğumu ben bile bilmiyorum. "Aaa ne travması?" dedi. Biraz eğilip sesimi kıstım ve "Küçükken bir emlakçıda bir cinayete şahit olmuş." dedim. Lamia Hanım "Aaa" dedi şaşkınlıkla İnanmıştı galiba. " yaa öyle işte. O yüzden bu Beyefendi o gün bu gündür emlakçıya giremiyor. Onun için böyle lokantalarda falan görüşüyoruz. Bi evini kiraya verecekti de ondan görüşmek istedi." Lamia Hanım onaylayan şekilde kafasını salladı ve "anladım." dedi. Masadan kalkıp "Ben şöyle geçeyim"dedim ve yan masaya oturdum. Telefonumun çalması gerekiyordu. Lamia Hanım beni izliyordu. Müşterinin gelmesini beklediği her halinden belliydi. Akif'e mesaj yazdım. "Beni ara" şeklinde. Mesajı görüp bana baktı. Sorgulamadan aradı. Telefonu kulağıma götürüp. "Efendim Tahsin Bey, Hemm gelemiyor musunuz? Anladım. Peki başka zaman görüşürüz o zaman. Ne demek önemli değil. İyi günler. İyi günler." Masadan kalkıp Lamia Hanıma başımla selam verdim ve lokantadan çıkıp gittim. Bi saniye tabağı lokantada unutmuştum. Akif'i arayıp tabağı ayırmasını söyledim. Sonra da apartmana girdim. Posta kutumda bir zarf vardı. Zarfı alıp açtım. İçindeki kağıtta şöyle yazıyordu. "Babanın katilinin kim olduğunu merak ediyorsan yarın saat dördü kırk geçe tren garının orda ol. SAYGILAR." Bu da neydi böyle? Gözlerim dolmuştu. Lamia Hanım "Hamza Bey iyi misiniz?" dedi. Hemen zarfı sakladım. Kendimi toparladım ve "İyiyim iyi." deyip yukarıya çıktım.

Eve kendimi zor atmıştım. Az önce okuduklarımın ağırlığıyla baş başaydım. Babam...

Amiyane ZevahirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin