Bella:
— Adrian bekler misin? Adrian... Adrian...Fakat Adrian durmaz. Bella hızlıca peşinden gider. Bella bir anda takılır ve düşer. "Ahh... çok acıyor". Adrian arkasına döner. Bellanın yanına koşarak gelir:
— Bacağın kötü olmuş revire gitmemiz gerek.
Bella:
— Adrian...? Adrian...?Adrian Bellayı kucağına alıp revire götürür.
Bella:
— Adrian konuşmayacak mısın benimle? Yüzüme bak, lütfen. Bak özür dilerim, tamam mı?
Adrian:
— Vay be, özür diliyorsun. Hiç senlik değil. Şaşırdım. Bir az daha gayret göstersen bu konuda kendini geliştire bilirsin.
Bella:
— Ben hayatımda kimseden özür dilemedim. O yüzden dalga geçme. Ayrıca senin bu kadar sinirleneceyini düşünmemişdim.
Adrian:
— Hala neye bu kadar delirdiyimi anlamadın, değil mi?
Bella:
— Diğerlerine bu konuyu söylemek istemedim diye. Onlardan saklamaya çalıştığım için.
Adrian:
— Hayır, mesele kararları hep tek başına vermeye çalışman. Bir şey düşünürken kafana koyuyorsun ve diğerlerinin bu konuda ne düşündüğünü umursamıyorsun.
Bella:
— Gerçekten özür dilerim. Ben sadece doğru olanı yapmaya çalışıyordum. Ama her şeyi elime-yüzüme bulaştırdım galiba. Affediyor musun beni? Hm...hmmm...(masum-masum bakar)
Adrian:
— Ben seninle ne yapacağım acaba?(gülümser) Bir daha böyle bir şey olmayacaksa...
Bella:
— Söz. Bir daha olmayacak. İlk senle konuşacağım.
Adrian:
— Tamam. Zamanla görücez onu.
Bella:
— Üff hadiii!
Adrian:
— Ne hadi?
Bella:
— Affedildim mi?
Adrian:
— Affedildin.Revirde Bella ile Adrian araşdırma hakkında birilerini konuşurken duyarlar. "Duyduğuma göre içeriden birinden şüphe ediyorlar. Tek-tek odalara, kameralara falan bakacaklar. Ha, birde yakalanan olursa acımasızca cezalandırılıcakmış. Nasıl?-bir cihaz varmış onunla sanki insanın kanı çekiliyormuş, taş heykele dönüyor resmen".
Bella ile Adrian odaya geri dönerler.Bella:
— Bir kaç gün dikkat çekmesek iyi olur. Diğerlerine haber etmek gerek. Şimdilik toplantıları, Tad olayını iptal edelim.
Adrian:
— Olur, iyi olur. Ben haber veririm diğerlerine.
Bella:
— Tamam. Hadi git. Bir şey sorarlarsa bilmiyoruz.
Adrian:
— Merak etme. Üç maymun oyunu. (göz kırpar ve gülümser)Araştırma aparacak ekip gelir. Tüm odaları baştan sona didik-didik ederler. Ne aradıklarını tam olarak bilmesekde bildiyimiz tek şey o odaların birinde bulunmaması gereken bir şey arıyorladı. Sonrasında kameraları izlemeye giderler. En büyük sorun buydu zaten. Fakat bizim duyduğumuz kameraların hiç bir görüntüyü kayıt altına almadığı olmuştu. Birisi ya kameraları devre dışı bırakmış, ya da görüntüleri silmişti. Tabii bunlardan habersiz olduğumuz için yakalanacağımızdan o kadar emindik ki, görüntülerimizin olduğunu biliyorduk çünkü.
Bir kaç gün sonra.
Sonunda Tadle beklenen buluşmayı ayarlayıp cevapsız sorularımıza yanıt almaya hazırdık.
Bella:
— Tad ilk önce benim soruma cevap ver. Kamera görüntülerini sen mi sildin? Ellerine şimdiye bir şey geçmesi gerekirdi. Ama görüntüler yoktu.
Tad:
— Hayır. Ben değildim.
Bella:
— Emin misin? Bizden bir şey saklamadığına yani.
Tad:
— Bir şey saklamıyorum. Gerçekten.
Adrian:
— Peki biz bir şeyler yapıyorsak durdurun demiştin. Sana bir şey yapıp-yapmadığımızı söylememiştik.
Tad:
— O...o...bakın sadece bir tahmindi. Her ihtimale karşı söylenmiş bir laftı. Bellanın benim söylediklerimden sonra öylesine oturup beklemeyeceğini gözlerinden anlamıştım.
Diğerleri:
— Belli ki, bu konuda bir şey bilmiyor. Artık asıl sorularımıza geçsek mi? Burada toplanma amacımıza.
Bella:
— Tamam. O halde sorularınızı sorun bakalım.
Alex:
— En önemlisi bize ne olacağı. Tad bu lanet olası yerde neler dönüyor? Bize ne olacak? Lütfen anlat. Artık sabrım kalmadı.
Tad:
— Ne kadarını biliyor sunuz? Bir grup oluşturmuşsunuz. Bir şeyler yapmadan oturduğunuza inanmamı beklemiyorsunuz her halde.
Adrian:
— Yasak odaya girdik. Robotlar, verilerimiz, o odadaki her şeyi gördük. Aralarında bağlantı kurduğumuzda...
Tad:
— Sizin verilerinizle yeni üst düzey robotlar yaratdıklarını öğrendiniz. Bingo! Sevdim zeki çocuklarsınız.
Michel:
— Bizi öldürecekler mi?
Tad:
— Belki sizi ola bilir, ama diğerleri onların işine yarayacaktır.
Alex:
— Sağ ol ya. İçimi çok rahatlattın.
Bella:
— Anlamadım, Tad. Bu ne demek oluyor?
Tad:
— Şöyle anlatayım. Sizin verilerinizle robotlar yaratıyorlar, fakat sizlerde birer robot asker ola bilirsiniz. Bu ne demek diyorsanız. Her birinizin beyin verilerine göre ilaç alıyorsunuz. Tabi yemeye katılıyor bu sizin haberiniz olmadan. Buda sizde bazı hasarlar bırakıyor.
Bella:
— Nasıl bir hasar?
Tad:
— Şizofreni, ileri derece şiddet eğilimi ya da psikopatlık gibi hiç bir duygu barındırmırmayan bir beyin düşünün. İdare edilmesi kolay, bir o kadar tehlikeli. Bu yüzden bunuda geçici bir süreç gibi düşüne biliriz. Robotlar hazır olana kadar. Eninde sonunda öldürüleceksiniz. Bir gün geç ya tez.
Hardy:
— Aman tanrım! Bu da ne demek? Ya biz ne olacağız şimdi?
Tad:
— Sizler ilk geldiyiniz gün ilaçları size uygun tasarlanmak amaçlı iğne yapıldı. Sizde bu hiç bir etki göstermedi. Kabuslardan kaçış yolunu buluyorsunuz. Bu da beyninizin gerçekle halüsinasyonu güçlü bir şekilde ayrıt ede bilme özelliyi yüzünden. İlaçlar sizde işe yaramayacaktır. Belki ufak belirtiler. Bunu fark etdikleri anda sizi öldürürler.
Cara:
— Öyleyse bizde verilen yemekleri yemeyiz. Bu kadar basit.
Alex:
— Karnımızı nasıl doyurucaz. Sonuçta burada hala kalacak gibiyiz.
Adrian:
— Tad, sen hallede bilir misin?
Tad:
— Bir şeyler ayarlamaya çalışırım. Bizim yiyeceklerden yani.
Bella:
— Bütün bunları nereden biliyorsun? Neden bunları bize anlatıyorsun?
Tad:
— Bella, ben bir araştırmacı doktorum. Sizler deney. Zaten bizlerin görevide bu teknolojilerin geliştirilmesine yardım etmek. Biz sürece dahiliz. İstediklerini aldıklarında bizi ya bir yere kapatırlar, ya da susmamız için öldürürler.
Bella:
— Yani senide buradan kurtarmamızı istiyorsun.
Tad:
— Kazan-kazan durumu.
Bella:
— Tamam. İstediğini alacaksın.
Adrian:
— Bella!
Bella:
— Tad haklı Adrian. Neticede bize yardım etti. Bizden bir şey beklemesi olası bir durumdu.
Tad:
— Son bir şey. Çiftler... bu deneye çiftlerin dahil olmasına izin yoktu. Diğer bir şeyse bu deneye katılanlara aşık olmak yasağı vardı.
Alex:
— Bir şey mi biliyorsun bu konu hakkında? Ağzındaki baklayı çıkarsana.
Tad:
— Bunun nedeni insan beyninde alfa, betta, qamma gibi dalgalar var. Her birinin kendi fonksiyonu vardır. Zayıftan derine doğru uyku oranını belirler. Ve biz bu dalgalar sonucu bunu ayrıt ede biliyoruz ve...
Michel:
— Dur bir dakika. Kafam allak-bullak oldu. Bizim dilde konuş lütfen.
Tad:
— Yani demek istediğim aşık insanların beyin frekansları daha farklı. Normal insanlardan daha duygusal olmaları ve kontrol edilmesi en zor insan türü. Şştt siz ikiniz!
Adrian:
— Bize mi diyorsun?
Tad:
— Burada sizden başka aşık var mı?!
Bella:
— Anlamadım?
Tad:
— Yapmayın, lütfen. Benden kaçmaz. Sabahtan bir-birinize bakışlarınızı yakalıyorum. Demek istediğim siz buradaki deneyler içerisinde en fazla kontrol altına alınması zor olanlardansınız.Ortama garip bir sessizlik çöker. Her kes tüm bakışlarını Adrian ve Bellaya yöneltmiştir.
Oy vermeyi ve fikir bildirmeyi unutmayın🙃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deneyler - gizli aşk
Science FictionÖyle bir dünya düşünün ki, gerçek hayattan zevk alamayan, tüm deyerlerini unutmuş bir topluluk yaşıyor. İnsanlara aradıkları heyecanı hayal ürünü olarak sunuyorlar ve karşılığında tek bir kural vardır-gerçek hayatta aşık olmak yok. Fakat kurall...