Bol müzikli ve hızlı yolculuğumdan sonra eve varmıştım. Arabayı park edip, bahçe kapısından girerken Viski havlamaya başlamıştı bile.
-Geldim kızım, dedim merdivenleri ikişer ikişer çıkıp ona ulaşırken. Burnunun üstüne küçük bir öpücük kondurup, ensesindeki karamel rengi olan tüyleriyle oynadım. Viski memnun olmuş bir biçimde bir havlama koyuverirken, çantamdan anahtarlarımı çıkardım ve eve girdim. Zili çalmadım çünkü annemi buralarda bulabileceğimi pek sanmıyordum. Daha doğrusu ne sanıyordum ki? Normal hayatı olan, mutlu bir kızın annesi gibi taze pişmiş güzel kurabiyeler eşliğinde gülen bir suratla beni kapıda bekleyeceğini mi? Oh, hayır. Kesinlikle imkansız. Bunu düşünmem bile yeterince garipti zaten.
Kafamı salladım ve Viski 'yi içeri aldım. Yemek masasının üstünde sonu gelmemiş şarap bardağı gözüme çarptı. Yine mi anne yine mi? Bıkmadın mı içmekten. Ah, niye bıkasın ki? Benden ve herkesten bıktığın için tek dayanağın içkiydi zaten değil mi? Kapıyı büyük bir umutsuzlukla kapattım ve merdivenlere yöneldim. Arkamdan gelen köpeğimin nefes alış sesi beni, bu ruhsuz evde dolaşırken yalnızlıktan çıldırtmamak için rahatlatan tek şeydi. Odama girdim ve çantamı yatağa fırlattım. Odanın havasız hali içimi daha da karartmaktan öteye gittiği için pencereye yöneldim ve havanın ne kadar serin olmasına aldırmadan camları açtım. Soğuk havayı severdim ben. Soğuk vücuduma iğne gibi batarken kafamdaki deli düşünceleri duymazdım. Sadece soğuğun ne kadar soğuk olabileceği olurdu kafamda ve bir süre sonra o da giderdi. Sonuç olarak soğuk beni tüm düşüncelerden ve her şeyden uzaklaştırırdı ve rahatlatırdı, meditasyon gibi. Serin rüzgar odaya iyice hücum ederken, bugün dışarı çıkmak istemediğime karar verdim. Odama kapanıp film izleme fikri daha cazip gelmeye başladı bir anda. Zaten arkadaşım olmadığını da düşünürsek, dışarı da yalnız durmak pek hoş değildi. O yüzden evet, evde durmak iyi bir fikirdi. Pencereyi yarım açık bırakıp makyaj masama yöneldim. Önce taktığım bilimum takılardan arındım. Sonra zaten sadece eyeliner-allık-parlatıcıdan oluşan makyajımı temizledim. O an takılarım gibi yüzümdeki o sahte gülüşlerimi ve sahte mutluluğumu da takıp çıkarabilmeyi diledim. Maske gibi. Ağlamadan, her gün kendimi motive etmeden sadece takıp çıkarabildiğim bir maske olmasını diledim. Zor olanı...
Viski ise uyuşuk hareketlerle odamı turladıktan sonra, köşede kendisine ayırdığım pufun üzerine attı kendini. Bu köpek ne zamandır böyle tembel olmuştu? Hayvanı sahibine çeker derlermiş ama bu köpek hiç bana benzemiyor. En kısa zamanda bir veterinere uğrasak iyi olurdu. Bakımı ve sağlık kontrolünü aksatmak istemezdim. Bu hayatta değer verdiğim kişilerden biriydi ve başına bir şey gelsin istemezdim Viski 'nin. Gözlerimi en sonunda üzerinden çekip, eşofmanlarımı giydim. Uzun kahverengi saçlarımı gelişigüzel bir biçimde topladım ve aynadan baktığımda beyaz tenimin bir kat daha açıldığını gördüm. Zayıflamıştım sanki. Kahve gözlerim daha belirgin ve büyük duruyorlardı. Kendime dikkat etmem gerek diye kafama not aldım. Bir arkadaş ve bir eski sevgili ne kadar içimi çürütmüştü böyle. Kendimi topladım ve pencereyi kapatıp aşağı indim.
Buzdolabının üstüne yapıştırılmış binlerce magnetin arasından pizzacınınkini bulmak beş dakikamı almıştı. Annem çoğu zaman eve gelmediğinden karnımı doyurmak için her önüme gelen magneti almıştım ve şuan bir facianın önündeydim. Pizzacınınkini bulunca bir zafer nidası dudaklarımdan yükselirken elim telefona ulaşmıştı bile. Telefon ikinci çalışta açıldı ve her zamanki gibi Jonas o "Justin Bieber a özenen sesi" ile merhaba dedi. Selamlaştıktan sonra favori orta boy karışık pizzamı şipariş ettim. Annem evde ne yemek yerdi ne de yemek yapardı. Bazı günler hiç gelmezdi bile, demiştim. İşte böyle günlerde ya ben kendi kendime öğrendiğim bir iki tariften bir şeyler hazırlardım ya da Jonas 'ı arayıp pizza sipariş ederdim. Önceden farklı lezzetler denerdim ama Jonas iyi çocuktu ve onunla eğlenmeyi sevdiğim için seçeneklerim de pizzada karar kılmıştım. Yaklaşık üç aydır hayatım bu düzende devam ediyordu. Monoton, güzel bir tanım olurdu bu yaşama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmellik
Teen FictionVictoria 'nın görkemli hayatına hoşgeldiniz. Ancak pek hoş buldunuz diyemeceğim. En yüksekten en dibe çöküşün mü yoksa en dipten en yükseğe çıkışın hikayesi mi bilemem ama bir yaşamdan bahsediyorum. Karmaşık bir hayattan... Hayat bazılarına torpil g...