Haftanın baş döndürücü yorgunluğuna rağmen gözlerimi araladım. Ardından güçlükle doğrulup çarpık çurpuk adımlarla banyoya ilerledim. Tamamen akşamdan kalma gibiydim. Gerilmiş sinirlerim zaten çatlamış kürek kemiğimin ağrısıyla birleşip başıma çıkıyorlardı. Şuan kafamın içinde filler sirtaki oynuyorlardı ve en yaşlı olanı kenarda tabak kırıyordu. O kadar büyük bir acı içindeydim ki. Kafamı kaldırmadan kendimi duşa attım ve omzumu oynatmamaya çalışarak uzun bir duş aldım. Ama sonuç olarak bu bile yeterli olmamıştı ki hala kendimi berbat hissediyordum. Neden mi? Eğer sizinde,
*Sizi umursamayan ve sadece bu lanet dünyaya gelmenize aracı olmuş bir anne babanız varsa,
**Sürpriz yumurtadan çıkan bir üvey kardeşiniz olsa,
***Hayatınızı berbat etmeye ant içmiş sürtük bir taklitçiniz olursa,
****Tam hayatınızın anlamını, sahip olabileceğiniz en muhteşem varlığı bulmuşken ellerinizden kayıp gidiyorsa,
*****Ve yukarıda gördüğünüz bu tüm maddeleri kullanarak size şantaj yapan bir 'sevgiliniz' varsa beni anlayabilirsiniz.
O yüzden çok geçmeden Tanrı'ya şükredin. İnanın bu süslü çerçevenin altında gerçekten kötü oyunlar oynanıyor. Duştan çıkıp havluya sarındım ve diş fırçama uzandım. Kafamı kaldırdım ve buharlanmış aynanın bir kısmını elimin tersiyle silip kendime baktım.
Karşımda gördüğüm tip pek iç açıcı değildi. En azından pahalı makyaj malzemeleri olmadan...
Tam anlamıyla çukura benzeyen ve mor halkaların damga misali çevrelediği boş gözler, sağlıklı tonundan oldukça uzaklaşmış bir ten, insanların yanında gülümsemek için kasılan yanaklarımın çökmüş hali ve alnımda oluşmuş birkaç kırışıklık. Bunlar kapatılırdı. Üzeri örtülür, yaşanan sıkıntılar ve iç dünyanın karanlık köşeleri kenarlarından çekiştirilip katlanır geceye kadar beklemek üzere rafa kaldırılırdı. Gece, kendimle baş başa kaldığımda hepsini gerisin geri çıkarır yüzleşirdim. Makyajlar çıkıp yorganımın altına sığındığım an benim en kıymetli anılarımdı. Maskemi indirebildiğim tek durağım.
Son bir haftadır yaptığım buydu. Clark beni köşeye sıkıştırmıştı ve oyunların tam merkezine düşmüştüm. Beni doktora götürdüğünde kürek kemiğimin çatladığını öğrenmiştik. Doktor ilaç ve krem yazmıştı. Sonra tekrar Clark 'ın ellerine kalmıştım. Oyun basitti ama uygulamaya geçince her şey berbat oluyordu. Çünkü tek bir kural vardı: Clark 'ın emirlerini uygula. İşte bu en zor olanıydı.
Düşünmeyi kesip kafamı eğdim ve işlerimi bitirip odama geçtim. Omzuma çatlak için verilen kremi sürdüm. Saçlarımı kurutup saldım ve artık tekrar özen gösterdiğim giyimimce beyaz sarı ve yeşil üçlüsünün süslediği dizlerimin üzerinde biten elbisemi giydim ve parlak kırmızı çizmelerimi ayağıma geçirdim.
Göz altı kapatıcım, rimelim, kırmızı rujum, pudram ve allığımla tıpkı eski bendim.
Kırmızı ojelerimin bugünü de idare edeceğine karar verip küçük beyaz çantamı alarak aşağı indim. Viski 'ye mamasını doldurup bahçeye çıkmasına izin verdim ve bir şeyler atıştırırdığım sırada çalınan korna sesi üzerine kemirdiğim tuzlu krakerlerden bir tane daha ağzıma attım ve ceketimi alıp dışarı çıktım.
Çizmelerimin rengine uyan parlak kırmızı Porsche'nin ön sol kapısını açarak Clark'ın yanına yerleştim. Her gün nefret ettiğim ama katlanmak zorunda kaldığım baştan aşağı süzme işlemini tamamlamış memnun bir ifadeyle bana bakan Clark'a gülümsemeye çalıştım. Eskiden olsa bu işe aşırı mutlu olurdum. O bana bakarken ben ona, ne giydiğine, nasıl durduğuna bakmazdım. Sadece mavi gözlerine kitlenir ve bu bakma işleminden sonraki olay için odaklanırdım. Şimdi ise her saniyesi beni tiksindiriyordu. Dudaklarıma bastırdığı dudaklarına karşılık vermeyince çenemden tuttu ve mavimsi gözlerini üzerime dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmellik
Teen FictionVictoria 'nın görkemli hayatına hoşgeldiniz. Ancak pek hoş buldunuz diyemeceğim. En yüksekten en dibe çöküşün mü yoksa en dipten en yükseğe çıkışın hikayesi mi bilemem ama bir yaşamdan bahsediyorum. Karmaşık bir hayattan... Hayat bazılarına torpil g...