***
9 sene önce
Victoria, bu öpücüğün üzerine durmuş, utanarak başını çevirmiş ve tekrar koşmaya başlamıştı. Kahkahaları bütün sokağı sarmaya başlayınca, elini dudaklarına götürmüştü. Garip hissediyordu ama mutluydu. Kahkahaları sokakta çınlarken Robert'ın annesi de arabaya bir şeyler yığıyordu. Bu sırada Robert, Victoria 'ya gore büyük olan bacaklarıyla kıza yetişmişti bile. İkisi eve geldiklerini haber veren köşeyi dönüp yavaşladılar. Ters giden bir şeyler vardı. Bu acele de neyin nesiydi ki?
Robert, annesine yaklaşınca Bayan Martha çocuklara baktı ve Robert'a arabaya geçmesini söyledi. Robert, Victoria ile kısa bir bakışmanın ardından arabaya bindi ve camdan kıza bakmayı sürdürdü. Victoria, kafasını kucağında kolilerle gelen Bay Samuel'e baktığında evin boşalmış olduğunu fark etti. Çok değil sadece üç saat önce Robert ile evden çıkıp parka, oradan da dondurmacıya gitmişlerdi. 8 yaşındaki bir çocuğun anlayabileceği kadarıyla Robert, bir gezmeye gidiyordu. İçine doğan kötü düşüncelerden sıyrılarak Robert'a el salladı. Bay Samuel Victoria'nın başını okşadı ve Bayan Martha ile arabaya bindiler. Robert da camdan kıza bakıp el salladı. Ama anlamıştı. Victoria araba gözden kaybolana kadar el salladı. Robert da arka camdan ona baktı, belki de son kez...
***
Robert 'ın beni bıraktığı gün nasıl hissediyorsam o kadar acı doluydum. Yüreğim acıdan yangın yeriydi ve LA 'de ki okyanus bile bu yangını söndüreceğini sanmıyordum. Küçükken terk edilmiştim onun tarafından... En azından el sallamıştı o zaman. Ve küçüktüm belki o yüzden bu kadar canım yanmadı. Ama şimdi bilinçliydim ve acı doluydum. En önemlisi terk edilirken bir bay bay bile diyememiştim bu seferde.
Islak, sıcak ve yoğun... Son dört gündür aynı rüyayı görüyordum. Yine gözlerimi açtığımda ise boş beyaz tavana baktım. Hayat bu kadar anlamsız mıydı?
Artık gecelerde var olur olmuştum. Bir vampir gibi... Şu dört günde ruhum ve aklım bedenimde değildi. Artık gündüz benim için çok da bir şey ifade etmiyor gibiydi. Geceleri iple çekiyordum asıl. Zar zor daldığım o rüya aleminin beni Robert ile yaşadığımız o ana götürmesini bekliyorum. Her gece orayı ziyaret ediyor, bilinçaltımda geziniyordum. Teker teker onunla yaşadığımız anlara değiniyordum. Ona baktığımda titreyen kalbimi özlüyordum. Sinirlendiğinde yüz hatlarının keskinleşmesini, güldüğünde göz kenarlarının kırışmasını özlüyordum. Dört gün...
Bunalıma girmeme sebep olan o dört gün.
Hayatınızın en güzel anının içine etmek nedir bilir misiniz? Herkesin pot kırdığı, o an ağzından çıkan yanlış bir kelimeye kurban gittiği olmuştur. Benim de oldu. En büyük hatam, O an da geri çekilmem oldu.
Tekrar gözlerine bakabilmek için geri çekilmem. Kendimi dış dünyaya kapamış, o anın mükemmelliğine bırakmışken tek ihtiyacım onun gözleriydi. Onu tekrar öpmeden önce onun gözlerinde de benim gözlerimde olan şeyi görmeye ihtiyacım vardı. Hatta benim gözlerimde olan sevgiden olmasa bile olurdu. O an sadece onun sıcak çikolata kıvamındaki gözlerine bakmak istemiştim. Ama ne oldu?
Bu soğuk kış gününde içimde büyüyüp yeşeren duygu aşk mıydı? Belki de aşk; herkesin yaşadığını sandığı en büyük imkansızlıktır.
O an geri çekildiğimde Robert bunu yanlış anlamıştı. Gözlerinde gördüğüm duygu karmaşası hayal kırıklığı doluyken o dik durdu ve bana,
- Özür dilerim, demişti. Önce anlamamıştım. Suratına bir süre baktıktan, nefesini içime çektikten sonra,
- Ne? , diyebilmiştim sadece. İnanmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmellik
Teen FictionVictoria 'nın görkemli hayatına hoşgeldiniz. Ancak pek hoş buldunuz diyemeceğim. En yüksekten en dibe çöküşün mü yoksa en dipten en yükseğe çıkışın hikayesi mi bilemem ama bir yaşamdan bahsediyorum. Karmaşık bir hayattan... Hayat bazılarına torpil g...