Mükemmellik 13

48 4 0
                                    

   Bazı anlar vardır. Hani bir şeye ulaşmak için gözünüz kör olur. O hedef dışında hiçbir şey görmez, düşünmezsiniz. Hırsınızdan ve sinirinizden amacınız sebebiyle kör olursunuz ve her şeyi kötüleştirse de kendinizi durduramazsınız. Ben, şu anki hedefimi belirlemiştim. Büyük ihtimalle bu kilitli kapının ardında aşırı büyük göğüslü –muhtemelen silikon olan-, platin sarısına boyanmış saçları olan sekreteriyle oynaşan o adi adamdan hesap soracaktım. Yani babamdan. Şu anda ona baba demeye utanıyordum. Bu yüzden ne çevremde birikmiş kalabalığa ne de çoktan yanıma ulaşmış güvenliğin ısrarlarına aldırıyordum. Çünkü ben buydum. Gözüm sinir ve hırsdan karardığı zaman kimseyi görmezdim.

İnsanlar beni tanıyor, bir adım geri çekiliyordu. Güvenlikse büyük patronun kızı olduğum için bana dokunmuyordu bile. Sadece nazik bir dille beni uyarmaya çalışıyorlardı. Diğer görevliler ise bekleme odasına gidip beklemememi sakinleşmemi falan istiyorlardı. Sakinleşmek veya beklemek istemiyordum. O adamdan hesap sormak, yaptıklarını yüzüne çarpmak istiyordum. Babamın kapısını yumruklar ve tekmelerken içerden gelen homurtuyu duyduğumda durdum.

Kapı en az benim vurduğum hırsla açtı. Elaya dönük kahverengi gözler üzerimde gezinirken nedense irkildim. Ama sonra en gıcık olduğum zamanlarda takındığım gülüşümü takınarak ona baktım. İrkilmiştim ama kendimi tutacaktım. Böyle düşündükten bir saniye sonra babamın arkasından çıkan sarışın –kesinlikle doğru tahmin etmiştim, farklı çıksa şaşardım- ve kısa boylu sekreterini görünce tüm çekingenliğim kayboldu. Sekreter, üzerini düzeltmeye çalışıyor aynı zamanda bana korkak bakışlar atıyordu. Lanet olsun bu kız benden olsa olsa üç yaş büyüktü ve babası yaşındaki adamla işi mi pişiriyordu?

Ohaaaaaa!!!

Kız aramızdan sıvışıp dışarı çıkmaya çalışırken ofisin önüne dolmuş herkes keskin bir sessizlik içindeydi. Yanımdan geçerken ayağımı uzattım ve uzun topuklu ayakkabılarının birbirine dolanıp ayağıma takılması ve yere düşmesini izledim. Zamanım olsa buna gerçekten gülerdim ama yapacak işlerim vardı ve sinirliydim. Herkes bir 'Aaaaa.' sesi çıkarırken ben babamı göğsünden itip içeri girdim ve kapıyı kapattım.

- Sen ne yaptığını sanıyorsun ?! , diye bağırdı. Pardon kükredi.

- Ah özür dilerim "sevgili babacığım" ! , dedim kelimelerin üzerine basarak. " Pek önemli oynaşmanızı böldüm değil mi? Hımm. Aslında şuraya bir yatak alsanız daha rahat edersiniz. Şu tam ortopedik olanlardan. Hani, bana hediye olsun diye geçen ay aldığından. Baya rahat ederdiniz öyle bir yatakta" dedim parmağımla geniş deniz manzarasını alan pencere kenarını göstererek. " Manzaralı falan."

- Kes sesini ! Bir daha böyle bir rezillik yaparsan seni affetmem. Hem kızım olabilirsin ama çalıştığım şirkete gelip çalışanlarıma rezil edemezsin beni. O kadar yetkin yok bana karşı. Ve hesabına yatırdığım harçlığı rüyalarında görürsün , diye bağırdı yanıma gelip. Nedense korkmuyordum. Belki de ona olan saygım şurada bittiği içindi. Sanırım gözlerimdeki nefreti gördü ve konuşmaya devam etti.

- Hah. Sanırım paran bitti. Bunu Daniel'e de söyleyebilirdin , dedi. Daniel babamın avukatıydı.

- Senin paranı istemiyorum! Ona ihtiyacım yok. Artık sana da yok. Sen sevginin değerini parayla ölçen pisliğin tekisin. Senin babalıktan anladığın olay bu. Para vermek baba olmak değil , dedim üzerine giderken. Yanına geldiğimde durdum.

- Senden nefret ettiğimi bilmeni istiyorum baba. Sana sadece bir şey sormaya geldim , dedim sesimi alçaltıp. Babam buz gibi olmuş o gözleriyle bana bakarken hala içimden bildiğim tüm küfürleri sıralıyordum. Kollarını göğsünde birleştirdi ve beni bekledi.

MükemmellikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin