Mükemmellik 23

23 2 0
                                    

   Ben 'Hey, bu da nesi?' diye düşünürken parlak ışıklar bir an gözümü aldı. Kısık gözlerimi açtığımda çevremdeki kalabalık,

- Nice senelere Tori! , diye bağırdı hep bir ağızdan.

Doğum günüm?

Bugün?

Gözlerimi çevremden çektiğimde beni hala havada tutan Robert'ın çikolata renk gözleriyle karşılaştım. Dudaklarıma kısa ama dahasını isteyeceğim bir öpücük kondurup beni yere indirdi.

- İyi ki benimlesin küçük kız.

Gözlerinin içine baktım. Hem küçük kız diyordu hem de baştan çıkartacak bir öpücükle beni kendimden geçiriyordu. Adi. Ama yakışıklı bir adi. Gerçekten yakışıklı.

Bakışmamız Rose'un öksürüğüyle bölündü. Jensen bir adım geri çıkıp,

- Hey Scott. Müzik. , dedi ve hafif hareketli bir müzik etrafımızı doldurdu. Sonunda Robert'ın çekiminden kurtuldum ve 'Tanrııım!' diye inledim. Rosalie kıkırdayarak kollarını iki yana açtı ve yanıma geldi.

- Doğum günün kutlu olsun Victoria.

Kısa bir kucaklaşmanın ardından geri çekildi. Jensen parlayan yeşil gözleriyle yanıma geldi.

- Nice senelere Victoria... , dedi ve ona sarıldım.

- Teşekkürler.

Çok mutluydum, "Steven'ı da getirseydin çok sevmiştim onu."dedim. Jensen bir kahkaha attı. Yan gözüyle Rosalie 'ye baktı ve fısıldadı,

- Zaten herkes onu benden önce sevdi.

Rose bunu duyunca kolunu Jensen'in karnına geçirdi. Jensen hafif bir inlemeyle gözlerini kapattı ve gülümsedi.

- Siz eğlenmesize bakın. , dedi Rose göz kırparak. Sonra Jensen'e döndü. "Sen gelsene benimle!"

Yanımızdan ayrıldıklarında başımı kaldırıp Robert'a baktım. Kahkaha atacak gibi duruyordu.

Arkadaşlarım birbiriyle sohbet ediyorlar, bir şeyler atıştırıyorlardı. Arka plandaki müziğe uyum sağlayarak dans edenler bile vardı. Kısacası herkesin keyfi yerindeydi. Evin açık kapısından içeri Liana'nın elinden tutmuş halde içeri giren Colin dikkatimi çekti. Gülümseyip büyük adımlarla yanıma ulaştılar.

- Geciktiğim için üzgünüm. , diye fısıldadı kulağıma.

- Önemli değil, geldin. , dedim. Liana da gayet cana yakın bir tavırda bana sarıldı ve iyi dileklerini iletti. Onlar da bir köşeye çekilirken karnımdan gelen 'Artık bir şeyler ye seni sersem!' çağrısına uyarak atıştırmalıkların bulunduğu masaya ilerledim. Ağzıma attığım zeytin ezmeli kanepeyi özümserken çevreme tüm karmaşadan uzak baktım.

İlk başta bana çok parlak gelen loş ışıklar evi çok güzel aydınlatıyordu. Etrafa serpiştirilmiş ufak balonlar gülümsememe neden oldu.

Kaç yaşında olduğumu sanıyorlardı? 5 mi?

Sahi kaç yaşındaydım?

18.

Tamamen 18. Yani artık reşit sayılıyordum!

Tanrım nasıl unuturum? İçimde bir sevinç dalgası hüznü döverken kalabalığın arasında Rose'a uzandım. Aklımdaki planları harekete geçirme zamanıydı. Artık sadece beynime not almaktansa uygulamaya başlamalıydım.

- Bana iş bulmamız lazım.

Rose kaşlarını çatarak bana yaklaştı. Ardından gülümsedi.

MükemmellikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin