Uyandığımda hala gülüyordum. Gece boyu Rosalie ile dedikodu yapmış, film izlemiş ve durmadan bir şeyler yemiştik. Bu hızla pazartesiye kadar 100 kilo olmayı hedeflemiş görünüyorduk.
Bugün okul olmadığı için mutluluktan yengeç dansı falan yapacaktım. Çünkü bunun için bir sürü sebebim vardı.
İlk olarak, Clark ve onun tehditkar bakışlarına dayanamayacaktım. İkinci olarak, bu yorgunlukla okula da gidemezdim hem de Colin'i gördüğümde ne yapacağımı bilemez haldeydim. Onu tam olarak sahiplenememiştim. İçimden ona iyi davranmak geçiyordu ama bir yanımda babamın bize yaptığı haksızlık yüzünden ona bakmak bile istemiyordum ama ona iyi davranmamı söyleyen yanım daha ağır basıyordu. O iyi bir çocuktu ve hiç suçu yoktu. Gece Rose'a her şeyi anlatmıştım. Sadece Colin'i değil tüm hayatımı...
Yaşadığım bu saçma sapan hayatı anlatmıştım ona. Güvenerek. Galiba hızlı olmuştu ama onun Olivia oladığını biliyordum ve asla Olivia gibi olmayacağını. O yüzden en baştan başlamıştım.
Bayan Mükemmel oluşumu... Arkadaşı sandığım ama sürekli arkamdan iş çeviren Olivia'dan, gerçek anlamda hoşlanmış olduğum, gerçekten sevdiğimi sandığım ama zamanla gerçek yüzünü gördüğüm ve şu anda hayatımı bana zehir etmekle meşgul olan Clark'tan da bahsettim. Popülerliğimi korumak için yaptıklarımı, katıldığım o deli saçması partileri... Pişmanlıklarımı... Dağılmış ailemi... Annemi... Bihaber olduğum kardeşim Colin'i... İşte bu mükemmel hayatımı anlattım Rosalie'ye. Rose hiçbir şey söylemeden dinlemişti beni. Bu iyi bir şeydi çünkü eğer anlattıklarım yarıda kesilseydi kesinlikle devamını anlatamazdım. Şaşırma veya kınama gösteren hiçbir davranışta bulunmamıştı. Sözümü bitirdiğimde bir tepki almak için ona baktım. Rose sadece elini omzuma atarak,
- Bunların farkına varman bile bir şeydir Victoria. Unutma. Hiçbir şey için geç değildir , demişti.
Ve sonra Rose'a kalbimin en saf yanını açtım. En masum ve taze...
Olivia 'nın bile bilmediği tarafı...
Robert'ı anlattım ona. Durmadan.
Küçükken geçirdiğimiz her güne değindim adeta.
Anlatırken arada utanıyor, arada gülmekten kırılıyordum.
İlk öpücüğümden de bahsettim. Ve birbirimizden nasıl koparıldığımızı.
Tekrar bir araya geldiğimizde içimde yeşeren duygulardan, onu olduğu gibi kabul edebilecek birinin varlığından...
Ve geçen yaşadıklarımızı da anlattım. Her gün solup gitmeme neden olan o olaydan. Terk edilmenin verdiği acıdan bahsettim. Rose beni anlıyor gibi görünüyordu. Gözlerinde artık saklayamadığı kederi gördüm bu kez. Biliyordum. O da yaşamıştı.
- Biliyor musun Victoria, aranızdaki bağ o kadar güçlü ki milyonlarca kilometre öteden hissedilebilir derecede. Bu yüzden ona sahip çıkmalısın! , demişti güçlü bir sesle Rose. Sesindeki direnç bile güç vermişti bana.
Bu hissettiklerimin ne olduğunun adını koymak istemiyordum. Çünkü Robert 'ın yanındayken kafam mutluluktan dağılıyorsa o yanımda yokken de darmaduman oluyordu. O yüzden şimdilik kendimi dinlemeliydi. Ama basit bir hoşlantıdan kat be kat daha üstün olduğunu biliyordum. Bu küçük bedene böyle büyük duygular fazlaydı.
Henüz birkaç saattir uyuduğum yataktan zorla kalktım. Bu saatten sonra uyku tutmamıştı. Rosalie uyuyor olmalıydı. Parmak ucumda odamda ilerleyip koridora çıktım. Misafir odasına uğradığımda Rose'un tam da tahmin ettiğim gibi uyuduğunu gördüm. Uyandırmam ayıp olurdu bütün gece kız beni dinlemişti. Geri dönüp odama girdim ve üzerimi değiştirdim. Telefon ve kulaklığımı yanıma alıp dışarı çıktım. Ne olur ne olmaz diye de Rosalie 'ye mesaj bıraktım belki erken uyanırda beni bulamazsa gitmesin diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmellik
Teen FictionVictoria 'nın görkemli hayatına hoşgeldiniz. Ancak pek hoş buldunuz diyemeceğim. En yüksekten en dibe çöküşün mü yoksa en dipten en yükseğe çıkışın hikayesi mi bilemem ama bir yaşamdan bahsediyorum. Karmaşık bir hayattan... Hayat bazılarına torpil g...