Lavaboda yüzümü yıkarken hala ölmeyi diliyordum. Arkadaşmış hah. Aptal. Arkadaş ne ya ? İnsan en azından bir dener. Hemen pes edip arkadaşlığımıza geri dönelim dedi ya.Kulaklarım uğulduyordu. Dünya durmuştu sanki. Çok saçma. Daha bir kaç ay önce geldiğinde en yakın arkadaşım olarak düşündüğüm adamdı. Şimdi aşık olduğum adam. Ama o değildi işte. Beni sevmemişti bile. İnsan severse savaşırdı, denerdi, uğraşırdığı sevdiği insan için ama o pes etmişti. Resmen eğlenmişti benimle. Üstelik tüm o yaşananlara yaşanmamış gibi davranalım dedi.
YAŞANMAMIŞ GİBİ DAVRANALIM DEDİ.
Kendimi toplamalıydı. Acımı kalbime gömüp hayatımı yaşayayım bari tribine asla girmeyecektim. Ben güçlüydüm. Rosalie benim güçlü olduğuma inanıyordu. Güçlü davranacaktım. Eğer Robert sevmiyorsa ya da sevgisinin arkasında kalacak kadar korkusuz değilse güçlülüğümle bile onu yenecektim.
Robert ile el sıkıştıktan sonra eşyalarımı almış arabaya dönmüştüm. Rosalie'nin azarlamalarını dinlemeden arabayı sürmüş, evlerine gelmiştik. İçerisi oldukça modern ve bir o kadar klasik döşenmişti. Altın rengi ve koyu karamel renkleri evde hem modern hem de otantik bir hava yaratmıştı. Rose, halasını çağırdığında itiraf etmeliyim ki yaşlı, saçları beyazlamış ve dinçliğini kaybetmiş birini bekliyordum. Oysa ki Rose'un halası hiç de beklediğim gibi çıkmamıştı. Ben onu beyaz saçları, kısa boyu ve gözlüklerinin üstünden bakan yaşlı bir bayan olarak tasarlamışken o siyah saçları, mavi gözleri ve dinç haliyle karşıma çıkmıştı. Sevecen bir yapısı olduğu belliydi ve yaşını göstermeyecek bir bedene sahipti. Adı Jamie. Evlenmemişti ama gerçekten kaçırılmayacak birisiydi. Bir şirketin pazarlama bölümünde genel müdürmüş. Ayak üstü öğrenebildiklerim bunlardı. Sonrasında zaten o alışveriş yapmak için dışarı çıkmış, bizde Rosalie'nin odasına yollanmıştık. İtalya'dan getirip odasını süslediği şeylere bakarken ben bile bunları ondan çalmak için fırsat aramaya başlarken o oldukça ifadesizdi. Tabii ki de çalmayacaktım ama bunları çok beğenmiştim ve başka hiçbir yerde bulamazdım. Ama Rosalie hala ifadesizdi. Bugün yaşadığı o duygu seli hiç olmamış gibiydi.
Banyodan çıktığımda Rose kitaplardan birine dalmıştı. Onun kocaman bir kütüphanesi vardı. Cidden. Odasının bir duvarı boydan boya kitaplıktı ve bir sürü güzel ve ilgi çekici kitaplar vardı. Tam benlik. Elime aldığım bir kitabı incelerken kitabın içindeki bir söze takıldı gözüm,
' Derin ve ihtiraslı sev... Kalbin kırılabilir ama hayatı dolu dolu yaşamanın tek yoludur. '
Nedense benim kalbim haddinden fazla kırılıyor gibi geliyordu.
Önce Clark, sonra Robert.
- Bu yaptığınız saçmalık Victoria! , demeye başladı Rosalie yeniden. " Birbirinize olan bu sevginizi ertelemeniz neden anlamıyorum. Hayat bunlar için çok kısa ama bulunca sarılmak gerekiyor Victoria."
- Saçmalık falan değil. Yanında kasılmak istemiyorum. Böylesi bence de iyi oldu , dedim başımı kaldırarak, daha bir sürü sebebim vardı böylesi için ama sustum.
- Şimdi hiç kasılmayacaksınız, siz 'arkadaşsınız' sonuçta , dedi imalı bir şekilde ve somurtarak arkasını döndü. Ayrıca arkadaşsınız derken tırnaklarıyla o imalı işareti de yapmıştı. Ben arkadaş olduğumuzu bilmiyordum sanki. İçim kan ağlamıyordu sanki. Ama ben ne yapıyordum, susuyordum. Keşke Rosalie de bu konuda susabilse. Çünkü aramızdaki her ne kadar bilse de hissederken işler farklılaşıyordu.
- Bunu göreceğiz. Ondan hoşlandığıma emin olmam lazım , dedim gururla ve kendimi yatağına attım.
- Ondan hoşlanmıyorsun, sen ona aşıksın Victoria , dedi Rosalie ısrarla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmellik
Teen FictionVictoria 'nın görkemli hayatına hoşgeldiniz. Ancak pek hoş buldunuz diyemeceğim. En yüksekten en dibe çöküşün mü yoksa en dipten en yükseğe çıkışın hikayesi mi bilemem ama bir yaşamdan bahsediyorum. Karmaşık bir hayattan... Hayat bazılarına torpil g...