DOKUZUNCU BÖLÜM

75 71 0
                                    

Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen, öptümm 💋💋

🪶🪶🪶

"Hayatın her anı bir oyunun parçasıydı… "

                                                    ༄༄༄

Her şey oluverir hayatta. Olmaz dediğin ne varsa, yaşanmaz dediğin ne varsa olur ve yaşanır. Senin ne istediğine bakmaz hayat, her daim kendi bildiğini okur. Ve biz de buna alnımıza yazılan kader deriz. Oysa bilmeliyiz ki o kaderi hayat değil biz yazıyoruz. Ama hayatın bir oyunu demek daha cazip geliyor tabi, ne de olsa kolayı sever insan ve biz de kolaya kaçıyoruz.

Değiştirmek için çabalamıyoruz mesela ya da düzeltmek için uğraşmıyoruz hiç. Nereden dönebiliriz, nasıl kurtulabiliriz diye düşünüp duruyoruz yalnızca. Ve o şey gün geçtikçe büyüyor, bizim bile çözemeyeceğimiz karışmış bir ip yumağına dönüşüyor. Tabi bizi de o keşmekeşin içine çekiyor ve bir daha da çıkmamıza imkan vermiyor.

Böyle yaşayıp gidiyoruz işte.
Ya da kendimize böyle bir yol çizmek kolayımıza gidiyor.

Çok şey yaşadım, çok şey gördüm. Yaşım küçük belki ama yaşadıklarım büyüktü benim. Beni de büyüttü yaşadıklarım. Zaman değildi içimdeki çocuğu öldüren, yaşatılan olaylardı.

Herkesin içinde küçük bir çocuk olur ya hani, bir zamanlar özenle bakıp büyüttüğü. Ama benim yoktu işte, benden almışlardı onu söke söke. Bir daha da diriltememiştim onu içimde. Kalbime açtığım mezarlığa başka bir mezar taşı daha eklenmişti sadece.

Ve ben de o mezarlıkta büyütmüştüm kendimi…

Herkes bir şekilde büyürdü hayatta, kimi zorluklarla kimi de elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeden. Kimi şanslıydı işte kimi de benim gibi doğuştan şanssız. Yine yaşanıyordu işte, kimi her gün ağlayarak kimi de her gün gülerek.

Ben mi? İki gün gülsem beş gün ağlardım ben. Şansım yoktu ki, o şansı kendime verecek fırsatım da yoktu. Birine bir şans nasıl verilir bilmiyordum ki? Kimse öğretmemişti bana, kimse de öğretemezdi bundan sonra.

Günler geçip gidiyordu evet ama içim hala o günde kalmıştı. Her şeyin bittiği ama aynı zamanda her şeyin de başladığı, Ulaç'ı ve evimi terk ettiğim gün…

Kim derdi ki bana bir gün onu özleyeceksin diye? Deseler güler geçerdim ama artık gülemem sanırım. Neden biliyor musunuz? Aslında ben bilmiyorum, size de bunun nedenini anlatamam haliyle. Ama içimde artık onu daha farklı hissediyorum. Ona çok fazla haksızlık yaptığımı biliyorum ve belki de şimdi o haksızlığın bedelini ödüyorum.

İki buçuk ay olmuştu, ne çabuk geçmişti sözde günler ama her şey aslında o kadar yavaştı ki. Bir ben bilirdim bu yavaşlığı, bir de geçmeyen saatler…

Onu özlüyordum, hem de hiç ummadığım kadar. Onu merak ediyordum, bu zamana kadar etmediğim kadar. Bu gelip geçen günlerde neler yapmıştı acaba, beni aramış mıydı yoksa çoktan unutmuş muydu?

Ama Ulaç'tı o, beni unutamazdı.
Belki de unuturdu belli mi olur?

İki buçuk aydır bu bilinmezlik içindeydim. Aslında bana bir telefon kadar uzaktı ama onu arayamazdım. Bana bir otobüs mesafesi kadar uzaktı ama ona gidemezdim. Yapamazdım işte, geçmiş peşimi bırakmazdı bir türlü.

Beni seven kalbi, kaç parçaya ayrılmıştı acaba bu günlerde? Bana güvenen kalbi, nasıl toparlanmıştı acaba? Yoksa toparlamamış mıydı?

Salaksın Mehir, sen toparlanmış mıydın hemen?

Senden Kalanlar Cefâpîşe  (III) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin