YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

57 55 0
                                    

Böyümü oylamayı unutmayın lütfen...
Sizleri seviyorum aşklar... 💜

🪶🪶🪶

"Her şey için geç bir zamanda özür dilemek, kime fayda sağlardı? "
                                                       
                                                         ༄༄༄

Sevgisiz bir hayat yaşanmaya değer miydi?
Değmezdi.
Ama yaşamıştım, yıllarca sevgisiz büyümüştüm.
Büyütülmüştüm.
Sonunda da böyle bir adam olmuştum işte,
Bir anda sevgiden nefret eder hale gelmiştim.

Sevgi ile nefretin bir savaşı olsaydı hayatım, kimin galip geleceği o kadar meçhuldü ki. Bir an sevgi öne geçerken bir anda da nefret öne geçiyordu. Her ikisi de beni kendine çekerken, arada kaynayan ben oradan oraya gidiyor asla tarafımı belli edemiyordum.

Oysa aklım nefret diyordu,
Kalbim ise sevgi.

Akıl ile kalbin savaşının sonu araf ile sonuçlanıyordu…

Ona gitmek istiyordum, bir an önce tenine değmek ve başını göğsüme çekerek her şeyin geçtiğini söylemek istiyordum. Yapıyor muydum ama?
Hayır…

Elim kolum bağlıydı şimdi, kulağımda onun acı çeken sesi bile harekete geçiremiyordu beni. Aslında tersi olmuştu, onun sesiyle ben yere çivilenmiştim sanki. Onun o tınısı beni yıkmıştı, iyileştireceği yere.

Çok acı çekmiştim, bütün acıları bilirim sanmıştım. Yanılmıştım. Onun dudaklarından çıkan o acılı inleme ile daha yaşamadığım o kadar çok acının var olduğunu anlamıştım.

Anladığımla sınanmıştım…

Şimdi koşup girsem içeri, gitsem yanına…
Hayaller güzeldi, hayal kurmak da güzeldi ama o hayallerin bir de yıkılması vardı. O hayallerin bir de yıkılacağını bilip de onları yıkan hayat vardı.

Hayatım hayallerle doluydu, gerçeklerim ise acılarla…

"Ahh… "

Bir kez daha duymuştum işte, o çok özlediğim ama duyduğum an yıkıldığım sesini.

"Ulaç, ya-yardım et! " Böyle olmamalıydı, ben az önce ondan nefret ediyordum. Ben az önce onu ve bu şehri terk ediyordum, şimdi neden böyle yıkılmıştım? Neden onu duyduğum an dağılmıştım?

"M-Mehir? " dedim kısık bir sesle. Derin derin nefesler alıp verdiğini duyuyordum. Bir şeyler oluyordu, onu can çekiştirerek bir şeyler olmuştu.

"D-doğum b-baş-başladı. " Zar zor konuşuyordu, eğer dediği doğruysa orada daha fazla kalamazdı. Onu oradan bir an önce çıkarmalıydım, ikisine de bir şey olmadan almalıydım onu onların elinden.

"Ne oluyor lan! " Depoya doğru bir adım attım, bir adım daha atmıştım ki durdum. Şimdi içeriye girersem onlara zarar verebilirdi.

"Mehir, Mehir iyi misin? Ses ver, ne olursun ses ver küçüğüm. " Susuyordu, Mehir yine sunmuştu ama derinden haykırış sesleri geliyordu.

Canı yanıyordu, yanan can canımı yakıyordu…

"Bir şey söyle, bana bir şey söyleyin! " Olduğum yerde durmam kimseye fayda vermezdi. Mehir'i almam gerekiyordu oradan, vakit kaybetmeden. Şimdi.

"Geliyorum bir tanem, geliyorum yanına. " Koşarak deponun kapısının önüne geldim. Kapıyı açacak bir yer aradım ama yoktu, hiddetle demir kapıya vurmaya başladım.

"Açın şu kapıyı, orada olduğunuzu biliyorum! Daha fazla saklanamazsınız, açın dedim size! " Haykırışlarımı bir ben duyuyordum. Kapıyı açan yoktu, içeride bir ses bile yoktu.

Senden Kalanlar Cefâpîşe  (III) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin