Telefon faciası

6K 90 0
                                    

Hazan bunu duyduktan sonra düşündü..Göz yaşı yavaş yavaş akıyordu, ama sesini çıkartmıyordu.
Yanında ki adama konuştu;
"Biliyor musun?"
"Öğreneceğim"
"Ben 15 sene özlemediğim, adını anmadığım kadını özledim"
"Hayat bu"
"Senin kisi de "hayat bu" o zaman, neden buradayım?"
"Ben sen değilim çünkü"
"Sen, ben olamazsın zaten"
"Çok çaba gerektirmiyor,biraz ezik, biraz salak olmak gerekir."
Hazan ağlayarak gülümsedi.Belki de en kötüsü buydu;ağlayarak acı bir şekilde gülmek.

"Saçların güzeldi, yazık ettin" dedi Yekta, Hazan'ın saçını okşarken.Hazan yine iğreniyordu.
"Sebep olan utansın" dedi.Yekta buna sinirlendi.
"Eğer bu şekilde konuşmaya devam edersen, o güzel dudaklarına da yazık olacak" dediğinde Hazan'a yaklaşarak boynuna gömüldü.
Hazan artık ne yapacağını? ne işe yarayacağını? bilmiyor ve zaten yapmıyordu.
Yine de kendine dokundurtmayı sevmiyordu.Yine kendinden itmeye çalıştı,sizce eli kolu bağlıyken başarılı olur muydu? Hayır, olmadı da zaten.

Hazan yemeğe açken, Yekta Hazan'a açtı.

Hazan yaptıklarına karşı yine bir savaş içerisindeydi.Yekta üzerinden kalkarak üzerini düzeltti.
Büyük bir kahkaha attı.

"Yemek bir şeyler almaya gidiyorum uslu dur!" dedi kızarak.
Yatağın üzerinde ki ceketinden cüzdanını alıp çıktı.
Hazan ise yataktan doğrulup üzerini düzeltmeye çalıştı.
Ve Yekta'nın ceketi Hazan'ın ayaklarının oradaydı.
Hazan ayağı ve parmaklarıyla cebini karıştırdı.
Telefon! telefonu görünce inanılmaz bir şekilde sevindi.
Ayak baş parmağıyla orta tuşa basarak açtı telefonu.Ama birden umutsuzluğa girdi..derken telefonun kilitli olmadığını gördü.
Buraya kadar mıydı? Ayak parmaklarıyla arama tuşuna basmaya başladı.Saçma sapan yerlere girdi..Ama yine de yılmadı devam etti.

Uzun uğraşlar sonucu numarayı yazmayı başarabilmişti..
Ablasını aramıştı.
Ablası açtı.

"Alo?"
"Abla!"
dediğinde Yekta'nın odaya dalmasıyla telefonu duvara fırlatıp kırması bir oldu.

Sinir küpüne dönüşe Yekta,Hazan'ın elini kolunu çözüp saçından tuttuğu gibi duvara fırlattı.
Duvardan alıp yumruğu gözüne yapıştırdı.
Evde Hazan'ın ağlamaklı çığlıkları duyuluyordu.
"Sana ben uslu dur demedim mi?" deyip yerden alıp tokatlara boğmuştu adeta.Dudakları parçalanmıştı.
Hazan kendinden geçmişti o darbelerden.
Yerden kaldırıp yatağa fırlattı.Dudağı berbat bir şekilde kanıyordu, saç başı zaten dağılmış bir şekildeydi.
Yekta hırsını almıştı.
Kız o halde yine onu korkutmak içinde yaklaştı.

Yine "tecavüz" etmişti.

Hazan'ın artık bu adama canı dayanmıyordu.Kendisinden iğreniyordu ulan!
Gözünün şişkinliği, "Yekta'nın olan dudakları" kanamış morarmıştı.

İğrenç sahnelerin ardından uyuya kalmıştı.Daha ne kadar dayanabilirdi bu iğrençliklere? acılara?
Bu adama mahvetmişti Hazan'ı!
Ablasını da suçluyordu artık, 60 yaşında ki adamla evlendin de ne oldu?!


Hazan gözlerini omzundaki dudaklarla açtı.
Bedeni yabancıydı kendisine.

Yekta ise mutluydu..istedikleri olmuştu.Hazan'ı beter etmişti, kendisine yabancı etmişti.
Canını yaktı, ciğeri soldu! Ablası haline acıyor! bu mükemmel bir şeydi.Ve en önemlisi bir kadına sahipti, hiç kimsede almadığı tada sahipti.

Ona vurmak hoşuna gidiyordu.Ağlamasından da bir o kadar nefret ediyor.Canının yanmasına bayılıyordu, kendisine ihtiyaç olduğunu seviyordu.

Ama..özlemini sevmiyordu."Özlemek" duygusunu sevmiyordu.

Babasını özlüyordu, babasını 10-15 yıldır özlüyordu.Bir üst katında ki adamı özlüyordu!

Biz burada babamıza annemize ihtiyaç duyarken, sizin boşa harcamanız? Üzülüyorum, yazık diyorum.


Sesi sonbaharHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin