5 - Paylaşılan Dertler

163 20 67
                                    

HASNA

Etşenya Eyaleti

Yankı Şehri

Akşam

Yemek olabildiğince sessiz ve sıkıcı geçmişti. Hasna, kuru havayı suçlayarak yemekteki lezzetsizliğe ses çıkarmadı ama Serbevne çorbadan bir kaşık alıp yüzünü buruşturarak tabağı önünden itmiş daha sonra da gelen kuzuya hiç bakmamıştı.

Buraya geldiklerinden beri kimsenin pek keyfi yoktu. Serbevne, İtah'tan giderek uzaklaştığı için dert yanıyor, amcasının ittifakını görmezden gelmek ne kelime küçümsüyordu. İkili sadece iki kere konuşmuş, birinde kadın adama geldiği için minnetini sunmuş diğerinde de kendisine uzatılan tuz için teşekkür etmişti.

Tek bir plan, tek bir tasarıda bulunmamıştı kimse henüz. Bunun en büyük sebebi de kimsenin söylemeye tenezzül edebileceği dahiyane bir fikri olmamasıydı. Tam tersine, Hona'ya haberlerin çoktan uçtuğuna emin olduktan sonra işler daha da gerilmiş, suratlar birbirine dönerek bu sıcaktan yanan karargahın içinde ufak çaplı bir saklambaç oynanmaya başlanmıştı.

Hasna'nın haftalar önce nefesini keserek toprakla boğmaya çalıştığı kadın Hasna'nın yanında bitti.

"Onu yiyecek misin?" diye sordu Hude. Kısa saçları terden yapış yapış olmuştu. Üzerinde yıpranmış, acilen tamir gerektiren kırmızı üniforması vardı.

Hasna başını sallayıp tabağını uzattı.

"Afiyet olsun," dedi cadı.

"Kuzu eti her zaman bulabileceğin bir şey değil buralarda." Kadın çatalı boş verip kuru eti ekmek arası yaptı.

Yanında oturan ikizi onu tasvip etmeyen bakışlar attı aynı anda. "Yavaş ye, boğulacaksın," deyince ikizler istemsizce dönüp Hasna'ya baktılar.

Cadı hafifçe gülümseyip hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeden bakışlarını bu yerde onları koruması için atanmış olan askerlerden çevirdi.

Aynı anda odaya Talu ile Zeir girdi. Masada oturan askerler ağızlarındaki lokmalarını hızlıca yutup ayağa fırladılar. Hude ile Asral birbirlerini dürtüp baş selamı verdikten sonra Talu'nun bakışlarıyla onlara kaybolmalarını söylediğini görünce adamı dinleyip yok oldular. Böylece ikizlerin Hasna'yı dikizleme görevi son buldu.

"Afiyet olsun hanımlar," dedi Talu masanın geri kalanına. Almakay elindeki bıçağıyla zaten ölü olan ete eziyet ediyordu. Amcasını görmezden gelerek Talu'ya selam verdi. Yanında oturan Serbevne ise önce ne yapacağını bilemez halde karşısında dikilen adamlara baktı sonra da ayağa kalktı aniden.

"Doydum ben, odama gidiyorum," dedi kadın.

"Otur, konuşmamız gerek," dedi Talu elini sallayarak. Uzun bir gömlek ile bol bir pantolon giymişti. Hasna burada geçirdiği günlerde Talu'yu hiç tümenbaşı üniforması ile görmediğini fark etti. Saç sakalı taranmamış halde dağınıktı.

Zeir ise tam tersi sinek kaydı tıraşını sanki akşam yemeğinden önce tekrardan olmuş, üzerinde tertemiz bordo üniforması ile dimdik bir şekilde Talu'nun yanında dikiliyordu. Fakat tüm bu düzenin yanında adam günden güne sıcacık güneşin altında eriyor gibiydi. Çok zayıftı.

AKREP YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin