S A Y E Z E N
.
Yıldızkalbi Sarayı
Öğleden Sonra
Muhafızlardan bir tanesi sıkkın bir halde mızrağına dayanmış haldeyken diğerinin iki eli kılıcının topuzu üzerindeydi. Karşılıklı durmuş muhabbet ederlerken gelenleri fark edince birbirlerinden ayrılıp hazırola geçtiler. Önden yürüyen Pollimo'nun sahip olduğu yetkiyle beraber kimseye neden burada olduklarını açıklama zahmetine girmeden kapılar kolayca açıldı. Kendilerine önceden haberin uçtuğu fikrine vardı Saye. Belki de yanlarından bulunan Sarmaşık onlar için tanıdık bir yüz olmanın ötesinde güven de veriyordu. Emin olduğu tek şey ise kimsenin onunla ilgilenmediğiydi. Saye bundan daha fazla memnun olamazdı.
Haftalardır bu güne hazırlanıyordu. İyi hazırlanıyordu. Tüm maharetlerini ortaya dökmüş, Hasna'dan öğrendiği incelikleri hatırlayıp kulağının arkasında yaşlı kadının sesini duyumsayarak çalışmıştı. Hazırladığı iksirlerde kolayca kusur bulup kokusunu, dokusunu beğenmediklerinden hemen kurtulmuştu. Tuva yanlışlıkla kazmanın keskin tarafını toprak niyetine üst elinin baş parmağına saplayınca merhemi de denemek için iyi bir fırsat doğmuştu. Başı ağrıdığını söyleyen Pollimo'ya zorla ağrı kesici şurubundan içirtmeyi denemiş, kadın korkuyla itiraz etmiş, Tuva'nın araya girip şurubun Atazade için olduğunu söyleyince de kadın içmeyi kabul etmişti.
Parmak sağlamdı, ikinci günün akşamı yara kabuğu düşmüş, geriye gri deri üzerinde hafif bir pembelik bırakmıştı. Pollimo ise dakikalar içinde ağrısından kurtulmuş, sonra da tuhaf bir sarhoşluğa kavuşmuştu. He ne kadar bu keyif durumu sonrasında Pollimo'yu kızdırmış olsa da Atazade için işe yarardı. Sonuçta Tanyu'nun ona verdiği reçetede kenevir vardı.
O yüzden elinde taşıdığı ufak şişelerden emindi Saye. Bunun bir tür sınav olduğunu biliyordu ve itibarını korumak istediği için iyi sonuçlar almaya ihtiyacı vardı.
Kapı açılıp önde Pollimo ile ilerlediler. Saye, Sarmaşık'ın arkasında zorla misafirliğe gitmiş utangaç bir kız çocuğu gibi çekingen hareketlerle yürüyordu ama meraklı bakışlarını ehlileştirmek gibi bir niyeti yoktu. Yine de bembeyaz duvarlara karşı gözlerini hafifçe kıstı. Ferah oda sarayda bulunduğu diğer odalardan farklıydı. Duvarlar kör edici derecede beyazdı bir kere. Onları süsleyen tek bir boya, oyma ya da en basitinden resim yoktu. Hatta yerler bile hiç kaçınılmadan beyaza boyanmıştı. Yerdeki halının üzerinde mavi renkli laleler ve sarı renkli başaklara benzer desenler vardı.
Dış kapıda bulunan iki muhafıza ek geniş odanın ağzının iki kenarında başka kılıçlıları gördü. Sultan bile iki muhafızla dolaşırken oğlunun sahip olduğu imtiyaz fazlaydı. Neyse ki bunun sebebini öğrenmek için fazla beklemesine gerek kalmayacaktı. Atazade sarayın, Saye'nin daha önce görmediği farklı bir cephesine bakan pencerenin önünde yere çökmüş halde duruyordu. Saçları kazınmış kel kafası ellerinin arasındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKREP YÜREK
FantasyYılan Yürek isimli kitabın devamıdır. .•▪︎°☆°▪︎•. Konu, oluşturulan evren ve karakterler şahsıma aittir. Kitapta şiddet ve intihar sahnelerine yer verilmiştir, lütfen buna göre okuyunuz. Kendinizi tanıyın...