K I N A Y
.
İtah Şehri
Akşam
Bir zamanların Vekili tüm bu yaşananları koca bir rezillik olarak adlandırırdı.
Bir küçük düşürme amacına ancak bu kadar uygun olabilirdi, diye düşündü Kınay. Artık tüm unvanlarından sıyrılmış halde sarayda bir esir olduğu için küçük düşürülmek neydi çok iyi biliyordu. Ama eski Hanımı ufacık bir kafesin içine tünemiş halde saraya çıkan yol üzerinde olabildiğince yavaş sürülen bir at arabasının arkasında görmek onu hüzünlendirmişti.
Oğlunun çok uzaklarda olmasına ise daha fazla memnun olamazdı.
Herkes Serbevne'yi yuhalarken yol kenarlarından topladıkları at, öküz pisliklerini kadının üzerine atıyorlardı. Bütün şehir oradaydı sanki. Hatta belki de tüm ülke kendilerine yapılan her yanlış yüzünden bir kadından intikam alıyordu. İnsanlar küfrediyor ateşinler ise büyük bir ciddiyetle izliyordu.
Kınay farkındaydı. Ateşinlerin aklından geçenin ne olduğunu o ifadesiz suratlardan bile anlayabiliyordu. İnsanlardaki tüm bu öfkeden, sallanan kollardan, bağıran ağızlardan, tepinen bacaklardan kimse memnun değildi. Unutulması istenen şeylerin tekrardan doğduğunu görüyordu. Serbevne'ye karşı yönlendirilen tüm öfkenin bir gün hedefi şaşıracağından korkuyordu. Kendileri için değildi bu korku, tüm ülke koca bir yangın yerine kolayca dönebilirdi ama zarar gören ateşinler olmazdı.
"Ne kadar vahşiler, değil mi?" diye sordu Kaytun tam yanında bitip. Sarayın ön girişini çevreleyen surların üstündelerdi. Kınay ellerini önünde birleştirip öfkeli kalabalığı sessizce gözlemlemeye devam etti. Tam yanında derin derin nefes alan kadının hissettiği tatmini duyumsayabiliyordu, bu yüzden başını çevirip bakma gereği görmedi.
"İstediklerini alacaklar," dedi Kınay.
"Hayır, asla memnun olmayacaklar. Asla gözleri doyma-" Kadın nefesini tutmuş gibi duraksayınca Kınay meraklanarak başını çevirip baktı.
Kaytun'un tek gözü tek bir yere çivilenmiş gibi sabitlenmişti. Kadın, eli kuşağındaki hançerin sapında öne bir adım attı ama sonra beline kadar gelen taş duvara çarpınca hemen yerinde dönüp Kınay'a baktı. "Her şey değişmek üzere, fırtına dönüyor. Seni de alıp götürmesini istemiyorsan sessiz kalmanı öneririm," deyip gitti.
Kınay kollarını sırtında birleştirip önüne döndü. İnsanların küfürler eşliğinde bağırarak Serbevne'ye yönelttiği tehditlerden sonra Kaytun'dan duyduğu pek etkili olmamıştı. Sonra Vekilin biraz önce şiddetle izlediği şeyi fark etti.
Talu atının üzerinde yeni gelin gibi sallanarak en arkadan kendi küçük ordusu ile geliyordu. Taa ülkenin diğer ucundan getirdiği hediyeler için kendisi ile nasıl da gurur duyduğu yüzündeki ince tebessümden anlaşılıyordu. Onu en son on beş yıl kadar evvel Yankı'ya postalanmadan hemen önce görmüştü. Yüzünde aynı ifade vardı, bir halt yediğini biliyordu ama yine de Kınay'ın gözünü aldığı için gururluydu. Şimdi de ona sığınan kadını celladına teslim etmek için gelmişti. Bir hediye değildi bu, bir anlaşmaydı, bir pazarlıktı. Hona'nın karşılığında ne sunacağını merak etti Kınay.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKREP YÜREK
FantasyYılan Yürek isimli kitabın devamıdır. .•▪︎°☆°▪︎•. Konu, oluşturulan evren ve karakterler şahsıma aittir. Kitapta şiddet ve intihar sahnelerine yer verilmiştir, lütfen buna göre okuyunuz. Kendinizi tanıyın...