21 - Harem

127 19 31
                                    

S A Y E Z E N

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

S A Y E Z E N

.

Dikenlik

Yıldızkalbi Sarayı

Gece

Sayezen yas tutuyordu.

Ona verilen döşekte geçirdiği uzun günler boyunca kaybettiği her şey için devamlı ağlamıştı. Bir yerden sonra gözyaşları tükenir diye bekledi ama öyle olmadı, kalbi paramparçayken kendini durdurması imkansız olmuştu.

Sahipsiz Topraklar için hayallere kapılan kendine ağlıyordu, içine düştüğü duruma ağlıyordu ama en çok da kaybettiği oğlu için ağlıyordu. Hak ediyorsun, diyordu kendi kendine. Tüm bu kabusun en geniş karanlığına değersin, diyordu. Burada olman boşuna değil, bu reddedişin, reddedilişin cezası, diyordu.

Ama yine de Ahzem'i beklemekten hiç vazgeçemiyordu. O umut üzerine öyle bir yapışmıştı ki neredeyse bir aydır gün yüzü görmeden geçirdiği günler onun tükenmesine neden olmamıştı. Ne gözyaşı ne de umudu bitiyordu.

"Kes artık ağlamayı," dedi az ötede uyuyan tovaz. "Adı unutulasıca, yeter artık." Kedi gibi hırladı kadın.

Bu sözleri her gece duyuyordu. Tovazın bir kalbi olmadığına uzun zaman önce emin olmuştu ama ona en yakın olan şey oydu, o yüzden ıslak yüzünü yastığa bastırarak hıçkırıklarını durdurdu.

Kadın başka hiçbir şey demedi. Saye ağlamaya devam etmek için onun nefes seslerinin derinleşmesini beklerken düşünmeye başladı.

Ankaların üzerinde yolculuk iki hafta kadar sürmüştü.

Ölüm ve yaşam arasında sallandığı iki haftalık bir işkenceyi bu. Süte ve kana bulanmış halde onu zincirleyen adamların maskarası oluyor ve oturduğu eyerden düşmemeye çalışıyordu. Bacaklarının arasındaki kuş rüzgara kapılıp hızını arttırmaya çalıştığında öleceğine emin oluyor fakat hayatta kalma arzusu o kadar baskın geliyordu ki tek eliyle yapıştığı kayış derisini kızartıyordu. Daha sonrasında onun bir makonan olduğunu öğrendiği adamın kuyruğuna dokunmamaya dikkat ederek elsiz koluyla onun kaygan bedenine sarılıyordu. Adam onu birkaç kez ittirmiş, leş gibi koktuğuna dair türlü küfürler etmiş ama sonra sesini çıkarmaz olmuştu. Tabii köle avcısı bunu para için yapıyordu, Saye ise hayatta kalmalıydı.

O zamanlar ağlamıyordu. O kadar çok korkuyordu ki diğer tüm duyuları ateşe düşmüş gibi yok olmuştu. Saye korkunun ötesini unutmuştu. Sanki bu yolculukta doğmuş gibi, bedeni sadece bu yolculuğu atlatmak için inşa edilmiş gibi hissediyor ama sonrasında olmayan elini, süt sızdıran memelerini görüp neler olabileceğini hatırlıyordu. Sonra daha da çok korkuyordu. O kadar çok korkuyordu ki ölümü arzu edeceğini sanıyordu. İşte o zamanlarda Taz'la konuşup onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Mantıkla konuşan, arkadaşını rahatlatmaya çalışan sesini duymanın kendisine iyi geldiğini fark etmişti. İyi olacaklarına dair yalanlar söylüyordu ama konuşmaya devam ediyordu. Kendi için yapıyordu bunu.

AKREP YÜREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin