4.Bölüm: UYANIŞ

2.9K 104 23
                                    

Neden böyleydim ben? Kendimi ifade edemediğimde, kötü hissettiğimde, bana haksızlık edildiğini bildiğimde, işin içinden çıkamayacak gibi olduğum her anda ağlıyordum. Konuşmak ve kendimi savunmak yerine ağlardım.

İşte o zaman karşımdaki insan bile bana acıyor olmalıydı ki susardı. Tıpkı şu an olduğu gibi. Ali Ender susmuştu. Duymak istemediğim kelimeleri sonunda tükenmişti. Bu işin iyi tarafıydı.

Kısıtlanmak istemiyordum. Doğru dürüst bilmediğim bir adamla evlenmek istemiyordum. İstemediğim her şeyi yapmaya ise Ali Ender yüzünden mecbur kalıyordum.

Şimdi de eve gitmek istiyordum ama bunu söylemeye bile çekiniyordum. Ne tepki vereceğini asla kestiremediğim bir andaydık. Gerçi onun tepkilerini ne zaman tahmin edebilmiştim ki?

Ben on beş yaşlarındayken o yirmilerindeydi. O zamanlar denk geldiğimizde, yanağımdan makas alarak benimle selamlaşır hatta bazen şakalaşırdı. Belki de bir abim olmasını çok istediğimden onun bu içten tavırları beni çok sevindirirdi.

Önceden daha sık karşılaşsak bile, yine çok yakın olduğumuz söylenemezdi. Sonuçta o üniversite mezunu ve hatta çalışan bir adamdı. Onun gözünde bir çocuk olmalıydım. Ablamla daha yakın olduklarını hatırlıyorum. Çok iyi arkadaş gibilerdi. Ablam her gittiği her yere Ali Ender'i de çağırırdı. Ali Ender çok nadir davetlerine icabet etse de o çağırmaktan vazgeçmezdi.

Ama zaman ilerledikçe onlar artık uzaklaşmaya ve benim hislerim de hayranlığa dönüşmeye başladı. Ali Ender'i artık hiç göremez olduğumda ise o ince hisler de sona erdi. Görmediğim biri aklımı da meşgul edemezdi.

Şimdi ise her şey tersine dönmüştü. Onu sık sık görüyor ama sesini duymuyordum. Sanki konuşmaktan özrü var gibi davranıyordu. Ne kadar az kelime o kadar iyi. Evet, işte onun mottosu bu olmalıydı.

Ali Ender'e hislerim eskisi gibi yeşermemişti sanırım. Uzaktan hayranlık duyduğum, çok karizmatik olduğunu düşündüğüm adamı yakından incelemeye başladığımda karşılaştığım tek şey sıkıcılıktı.

Ben genel olarak değil ama arkadaşlarımın yanında, tabi normal zamanlarda, durmaksızın konuşan bir insandım. Her şeyden, aklıma takılan her şeyi konuşabilirdim. Sessiz takılamazdım, neyi merak ediyorsam hemen sorardım çünkü kendi kendime düşünüp, kendimi yiyip bitirmek daha ıstırab vericiydi bana kalırsa.

Ali Ender'in ise ağzını bıçak açmıyordu çoğu zaman. Önceden böyle değildi ama sanırım geçen zaman onu epey bir değiştirmişti. Ve bu, en azından benim için yeni hali çok yabancı ve ürkünçtü.

O gece rast gelmemiz o kadar garip ve şaşkınlık vericiydi ki aklıma geldikçe bile sanki o anlar gerçek değil gibime geliyordu.

Duyduğum şeyler hakkında hiç düşünmemiştim bile... Tek merak ettiğim ailesinin durumu gayet yerindeyken neden böyle işlere girdiğiydi. Bir insan para için değilse niçin böyle berbat bir iş tercih ederdi ki? Ayrıca Ali Ender'in aile şirketlerinin de başında olduğunu biliyordum. Kirli işlerine ailesini de mi bulaştırmıştı yani?

Zihnimin derinliklerindeki düşüncelerin arasından sıkışıp kaldığımı fark ettiğimde durdum. Tıpkı benim gibi ağlamam da durmuştu. Gerçek hayata hızlı bir dönüş yaparak cesaretimi topladım ve, "Eve gitmek istiyorum." dedim bir anda.

"Burası da senin evin olacak."

Sesi sakin çıkıyordu. Tabii tüm enerjisini bana akıttığı için böyle olmasını normal karşıladım.

Ayrıca bu ne demekti? Evlendikten sonra onun evinde mi yaşayacaktık?

"Şu an değil ama." Üstelemek istemediğimden uzlaşmaya çalıştım.

KAİROS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin