6.Bölüm: KAR KÜRESİ

2.8K 87 18
                                    

Damarlarımda gezinen kanın kalıplaştığını, boynumdan yukarı bir sıcaklığın süzülüp kafatasıma nüfuz ettiğini hissettim. Elimdeki küre o kadar ürkünç ve uğursuz bir havaya sahipti ki. Yaydığı kötü enerjiyi çok net bir şekilde alıyordum. Bu, onu kırıp yok etmek istememe sebep olmuştu.

Ali Ender kağıdı avcunun içinde ezip görünmez hale getirmişti. Benim küreye yapamadığımı yapıp notu ceketinin iç cebine götürerek ortadan kaldırmıştı.

Ne demek oluyordu bu yazılanlar? Yoksa Yakup denen o herif mi göndermişti bunu? İyi ama böyle bir şey yapmasına gerekçe ne olabilirdi? İstediği gibi evleniyorduk işte. O gecenin izleri kafamda canlandığında, bu meseleyi onun ortaya atmadığını, bizden açıkça bunu istemediğini bilsem de en nihayetinde onun işi görülmüş oluyordu.

Kısacık anda kafamdan bir ihtimali geçirip yine aynı ihtimali elediğim sırada Ali Ender'in sesini duydum, "Kimdi bunu getiren?" Bunu sorarken yüzüme baktığını yeni fark etmiş gibi ona döndüm.

"Bugün için gelen kızlardan biri, Selen. Bir arkadaşımdan söz hediyesiymiş güya." Sesimin kontrollü çıkmasına uğraşsam da sarsıldığım belli oluyordu.

Yüzü öfkeden kararmış, kaşlarının arasındaki mesafe gitgide kapanırken konuştu, "Çağır gelsin." Sesi de bedeni gibi kaskatıydı.

Annem ve diğer görevliler hala ikramlık bir şeyler servis etmeye devam ederken misafirler koyu bir sohbete dalmıştı. Vaziyeti göstererek konuştum, "Bu kalabalığın içinde mi konuşacaksın?"

Derin bir nefes alarak başını havaya kaldırdı. "Dışarı gelsin o zaman." Ardından bana dönerek elini uzattı. 'Anlamadım' der gibi baktığımda gözleriyle aşağıyı işaret etmişti. Elimde sımsıkı tuttuğum kürenin varlığını yeni hissetmiş gibi titredim. Kilitlenmiş gibi küreyi kavrayan parmaklarımı zar zor çözerek ona uzattım. Elimden o uğursuz nesneyi aldıktan hemen sonra, "Kimseye sezdirmeden kapının önüne çıksın. Beni soran olursa sigara içmeye çıktı dersin." dedi. Yanımıza gelmiş olduğunu yeni fark ettiğim Soner'e başıyla çıkmalarını işaret etti.

Onlar yürüyüp giderken, bu kadar sessiz kalmasına bile şaşırdığım Ela konuştu. "O neydi öyle ya? Ne oluyor Allah aşkına Yasemin? Hem o notta ne yazıyordu, göremedim. Işık hızında yok etti enişte, sağ olsun."

Benim sağımda kaldığı, nota nispeten uzak kaldığı için şükrettim. Yoksa Ela'nın gözünden kurtulamazdı. Yazanların ciddiliğini tam olarak kavrayamasam, sadece basit bir gözdağı olmasını umsam da, işlerin gittikçe tehlikeli bir yöne kaydığı ortadaydı. Dolayısıyla hayatımdaki insanların bu işe olabildiğince bulaşmaması, mümkünse hiçbir şeyden haberdar olmaması gerekiyordu. Öte yandan Ela'nın bir şeylerden şüphelendiğinin de farkındaydım. Ona nasıl mantıklı bir açıklama yapacağımı henüz bilmediğim için yine geçiştirmeye çalışacaktım.

"Ela, şimdilik bundan kimsenin haberi olmasın tamam mı? Bak, bu çok önemli. Ali Ender icabına bakar zaten. Önemsiz bir şeydir eminim."

Ela'ya bir arkadaşım bana eşek şakası yapıyor olmalı desem kesinkes inanmayacağını bildiğimden epey gizemli ancak daha ciddi bir açıklama yapmıştım.

Kendini tutamayarak yine bir sürü soru soracağını sandığım anda açtığı ağzını gerisin geri kapattı. Birkaç saniye sonra, "Peki. En azından bu gece için bir şey sormuyorum. Ama bana en kısa zamanda neyin içine düştüğünüzü anlatıyorsun." dedi teminat istercesine.

"Tamam, söz." dedim kısaca. Son zamanlarda o kadar çok yalan söyler olmuştum ki bu sefer fazla üstünde durmadım. "Sen annemlerin yanına geç istersen. Beni merak ederlerse de idare et lütfen, olur mu? Hemen geleceğim." diyerek gitmesini sağladım. Tereddüt eder gibi olsa da gözlerimi kapatıp açarak ona güven verdim. Bizimle dışarı gelmesi ihtimaller dahilinde bile değildi.

KAİROS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin