9.Bölüm: UĞURSUZLUK

2.4K 84 28
                                    

Keyifli okumalar diliyorum. Bu arada bundan sonra bölüm yayınlanacağı vakit panomdan duyuru yapacağım. ^_^

🏵

Apar topar hastaneye vardığımızda düşünmek bile istemiyor, sanki durumun adını ansam bir anda her şey daha da kötüleşecekmiş gibi hissediyordum. Daha önce hiç böyle bir korkuyla karşı karşıya kalmamış benliğime fazla geliyordu. Ne detaylarla ilgili bir bilgi almıştık ne başka bir şey. Yalnızca ameliyatta olduğunu bilgisine vakıftık.

Yaşlar gözlerimden usul usul boşanırken bakışlarım ameliyathane kapısının önüne yığılmış tüm insanlarda teker teker gezindi. Annem ayakta duramıyordu, böyle giderse bayılıp kalması işten bile değildi. Babam da çok kötü durumdaydı fakat belli etmiyordu. Gözlerim Ela'yı, Ali Ender'i, Fatih amcaları hızlıca geçtiğinde en son kendimde durmuştu. Üzerimdeki gelinlik... Söylemiştim. Uğursuzluk getireceğini söylemiştim. Beyaz gelinlik hastaneyle büyük uyum sağlarken üzerimden sökerek çıkarmak istedim.

Kendimi tutamayıp hıçkırdığımda yanımda onun varlığını hissettim. Bana uzanan elini başımı sallayarak uzaklaştırdım. Kendimi geri çekerken her şey benim kontrolüm dışında gerçekleşiyordu.

Neden intihar etmişti İrem? Bu raddeye hangi zaman diliminde gelmişti ve biz nasıl fark edememiştik?

Onu son gördüğüm anlar geldi gözümün önüne. Bitik hali, feri sönmüş gözleri... Ama ben hiçbir şey yapmamıştım. Üstünkörü nasılsın diye sormakla yetinmiştim sadece. Kendi derdimin peşine düşmüştüm. Bir kez olsun sorsaydım, yanında olduğumu hissettirebilseydim keşke ona. İyiyim dese de üsteleseydim, belki böyle olmazdı. Belki şu an burada olmazdık.

Hayatımda ilk kez sevdiğim bir insanı kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya kaldığım bu anda o kadar çaresiz ve pişman hissediyordum ki. Aklımdan geçen tek şey zamanı geriye alabilmekti. Bu fırsat elime verilseydi eğer, İrem'in resmen depresyona girdiği anlara değil; çok daha öncesine, Ali Ender'leri duyduğum geceye giderdim. Asla kımıldamazdım yerimden.

Bu pişmanlık ve acı nasıl geçerdi, hiçbir fikrim yoktu.

Sanki suçluymuşum gibi kafamı kaldırıp da kimsenin yüzüne bakamıyordum artık. Ama eğdiğim başımı yukarı çevirebildiğimde yapacağım ilk iş Ali Ender'den boşanmak olacaktı. Bu ilişki sanki  bir anda hayatımın laneti olmuştu. Derhal sonlanması gerekiyordu.

Kendi içimdeki hesaplaşmaya ara verip gelen seslerle gözlerimi karşıma çevirdiğimde annemin kendinden geçer gibi olmasını izledim. Herkesin bağırarak hemşireyi çağırmasıyla hemen geldiklerinde, annem yerinden kımıldamadığı için yere oturtup muhtemelen sakinleştirici olan bir sıvıyı enjekte ettiler.

Babaannemin haberi yoktu. Yaşlılıkla birlikte hassaslaşan kalbi buna nasıl bir tepki verir bilinmediğinden onu haberdar etmemiştik. Onlar Emir'i de alıp eve gitmiştiler. Umarım halamlar babaannemi zapt edebilirlerdi.

Babam annemin yanına oturup elini omuzuna koyarken ben onun yüzünü inceledim. Çökmüştü. Daha kötü tarafı ise acısını bile içinden geldiği gibi yaşayamazdı çünkü annemi kontrol etmesi için birine ihtiyacımız vardı.

Kendimi suçlu hissetmeme engel olamıyordum. Nasıl olabilirdim ki?

İrem'in Ali Ender'e olan ilgisini hep bir hevesten ibaret saymıştım. Onu sahiden sevdiğini, hislerinde çok ciddi olduğunu bilememiştim. Çünkü İrem'in son zamanlarda başka erkek arkadaşları da olmuştu. Onu unuttuğunu sanmıştım. İrem'in kalbini açıp bakamazdım. Belki biriyle sevgili olmak, onun nezdinde mutlaka hisler üzerine kurulu olmak zorunda değildi. Ali Ender'i sevip başkalarıyla ilişki yaşayabilirdi. Sanırım durum tam olarak böyleydi.

KAİROS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin