15.Bölüm: HALI SAHA

2K 65 38
                                    

"Sınavda sorumlu olduğunuz son konuyu da işlemiş bulunuyoruz arkadaşlar. Herkese başarılar şimdiden."

Hocanın kürsünden inerek çıkışa ilerlemesiyle sağımda oturan Ela çoktan hazırlanmış beni bekliyordu. Şu zaman ayarını bir türlü yapamıyordum. Neyse ki birkaç kalem ve defterden ibaret olan eşyalarımı hızlıca çantamın içine de tıkıştırdım da ön taraflar iyice kalabalıklaşmadan sınıftan çıkabildik.

Normalde sınava bu kadar az zaman kalmışken derslerimiz çoktan bitmiş olurdu ama Uluslararası Politika dersinin hocası konularını tam yetiştiremediği için ek ders yapmak zorunda kalmıştı. Çıkışta ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Ali Ender'le denk gelmemek için ebe kapmaca oynadığım birkaç gün boyunca, en azından sınavlar için güzel bir hazırlık yapmıştım. Yani haldır haldır ders çalışmadan geçireceğim bir günü de hak etmiştim. Onun için bugün Ela'nın peşine takılıp da bir şeyler yapsam fena olmazdı. Eve ne kadar geç gidersem o kadar iyiydi.

Adımlarımızın hedefi fakültemizin altındaki kafeteryaydı. Ela bir yandan telefonuna bakarak ilerlediği için bir şey söylemedim. İki işi bir arada yapamadığından şikayet ederdi sürekli. Şimdi ben laf atsam mazallah ayağı falan takılırdı, sonra ben suçlu olurdum.

Kafeteryadan içeri girdiğimizde ise zaten bizimkileri görmüştüm.

Ferah bir havaya sahip olan mekana girer girmez kahve kokusu içime doldu. Pastel yeşile boyalı duvarlarıyla samimi bir ortam yaratıyordu. Sevimli duvarlarında yer yer kirişler bulunuyordu. İçinde bol bol aksesuar bulunan kirişlerin tepesinden dekor amaçlı sarmaşıklar asılıyordu. Tavandan sarkan uzun ince silindir avizeler de ayrı bir şıklık katıyordu buraya. Bence bir üniversite kafeteryasına göre çok şık bir yerdi burası.

Mantar şeklindeki ahşap masaları yan yana birleştirip daha geniş bir alan elde eden arkadaşlarımızın yanına ilerledik. Tuğba ve Kaan koyu yeşil sedir tarzındaki oturma yerine, İsmail ve Zeynep de karşılarındaki ahşap sandalyelere oturmuştu. Ben de, "Selam." diyerek Tuğba'nın yanına oturduğumda Ela da boş masalardan birinden bir sandalye çekmişti hemen.

Zeynep kızıl saçlarını geriye atarak, "Hoş geldiniz." dedi enerjik bir şekilde.

Daha ona cevap veremeden, "Sizi gören cennetlik Yasemin hanım." diye laf attı İsmail hemen.

Düğüne gelmiştiler ama malum daha onlara hoş geldiniz diyemeden hastaneye gitmiştik. Onları bir daha görmem ise ironik olsa sa cenazede olmuştu. Bana baş sağlığı dileyip yanımda olduklarını söyleseler de o zaman gözüm hiçbir şeyi görecek durumda değildi.

Okula da geçtiğimiz bir iki haftada ancak uğramaya başladığım için kızlarla görüşsem de İsmail ve Kaan'la çok denk gelmemiştik. Okula uğrayacak halde olmadığımı biliyorlardı elbette. Yine de İsmail'di bu. Şakalaşmadan duramazdı.

"Bir yüzümü gösterip mutlu edeyim dedim sizi." Yapmacık bir şekilde gülümsedim.

İsmail ve Zeynep'le aynı bölümde olsak da dönemlerimiz farklıydı. Klüplerin düzenlediği etkinliklerden birinde tanışmıştık okulun başında. Zeynep'le liseden beri çok yakındık zaten, şans eseri o da bu okulu kazanmıştı fakat aynı bölümde değildik, o İktisat okuyordu. Kaan da bizimle aynı lisedendi ama lisedeyken bu kadar yakın değildik. Bizden bir iki yaş büyük olduğu için de çok denk gelmemiştik en azından Ela'yla ben. Üniversite de hem de Zeynep aracılığıyla daha yakın olmuştuk. O da İktisat okuyordu, Zeynep'ten bir üst dönemdeydi.

"İyi yapmışsın." dedi sonra tebessüm edip.

Tuğba parmağımdaki alyansa bakıp iç geçirdi. "Hala alışamadım artık evli olmana."

KAİROS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin