17.Bölüm: AKŞAM YEMEĞİ

2.2K 119 44
                                    

Cevaplarımı son kez kontrol ederek masanın üzerinde duran kalemimi çantama attım. Ardından sınav kağıdımı da alıp kürsüdeki asistan hocaya ilerledim. Kağıdımı teslim edip sınav olduğumuz amfiden çıktım. Aslında yirmi dakika sürem olmasına rağmen erken çıkmıştım. Kolay bir sınavdı. Böylece bu dersi de atlatmış olmuştum.

Ela, bundan hemen sonra alttan aldığı bir dersin sınavına gireceği için onu beklemeden çıkışa ilerlemeye başladım. Normalde çıkışta diğerleriyle birlikte bir şeyler yapardık ama iki gün sonraki diğer sınava az da olsa çalışmak için tekrar eve gitsem iyi olurdu.

Sınav çıkışı olduğu için kalabalık olan koridorda zar zor ilerliyordum. Hızlı hızlı yürüyüp sonunda fakülte binasından çıktığımda derin bir nefes aldım. Hava o kadar güzeldi ki. Gökyüzü çok berrak, çok maviydi. Biraz da bunaltıcı bir sıcak hakimdi. Sıcağı sevdiğim için sorun yoktu.

Kampüsü de aşıp bir otobüse binmek için durağa ilerleyeceğim sırada arabasına yaslanmış telefonla konuşan Ali Ender'i gördüm. Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Tamam, belki Ali Ender'in okuluma gelmesi bu kadar tuhaf bir şey değildi ama yine de burada olmasını hiç beklemiyordum.

Onunla resmen ateşkes yapmıştık. O günden sonra kendimi daha iyi hissettiğim yadsınamaz bir gerçekti. Önceden sanki ona karşı bir kalkanım vardı. Ve bunun olması zorundaymış gibi hissettiğimden ötürüydü bu kalkan. Ali Ender'le iyi anlaşmam, dahası buna mahal verecek tavırlar içerisine bürünmek ihanet olacaktı sanki. En başta kendime ihanet olacaktı bir kere. Sonuçta, onun mekanında karşılaştığımız o günden itibaren pek sağlıklı bir iletişimimiz olduğu söylenemezdi. Bana karşı hiç nazik davranmamıştı. Belki onu zorladığım anlat olmuş olabilirdi, ki bu anlar çok nadirdir, yine de anlayışla karşılaması gerekmez miydi? Kendisi de söylemişti, ben daha yirmi yaşında bir kızdım. O ise benden neredeyse on yaş büyük bir adam. Bana haksızlık yapmıyor gibi hissetmiştim. Sanki her şeyin sorumlusu benmişim gibi davranmış ve işleri benim için kolaylaştırmak bir yana dursun daha da karmaşık hale getirmişti. Çok hızlı davranmıştı. Bu süratli değişim karşısında bocalayacağımı, kolay kolay adapte olamayacağımı fark etmemişti.

Hayatım tek bir anla altüst olmuştu ama Ali Ender hiç beni rahatlatmamıştı. İleride bu durumun sona ereceğinin garantisini de vermemişti. Ne garantisi yahu, kendi ağzıyla söylemişti zaten defalarca. Evliliğimizin ilanihaye süreceğini belirtmişti.

Ben de onun bu sert tavırlarına karşı kendime bir kalkan oluşturmuştum. Ali Ender a dese mesela, ben b demek zorundaydım. Bir şeyi yap diyorsa yapmamalı, yapma derse hiç vakit kaybetmemeliydim. Bunu kendime görev bilmiştim. Hep ona zıt gitmeli, her dediğine muhalefet olmalıymışım gibi bir ruh haline bürünmüştüm.

Sonra ablam vardı. Nasıl bir bağ olduğunu bir türlü çözemesem de, her şeyin kendiliğinden olup bittiğine inanacak kadar aptal değildim. O kar küresinin bizim isteme+söz+nişan'ımızda bir anda belirivermesi tesadüf müydü yani? Hayır. Değildi, hiçbir şey tesadüf değildi. Ali Ender'le hiçbir şey yokmuş gibi devam etmem, belki de ona daha ılımlı yaklaşmaya başlamam ablama ihanet olmaz mıydı?

Ve ben tüm bunları düşünmekten, sürekli yeni bir değişikliğe alışmaya çalışmaktan arafta kalmıştım. Dengesiz davranmıştım. Ona karşı bir gün iyiysem iki gün kötüydüm. Tepkilerimin uçlarda dolaşması çok sağlıksızdı.

Hadi ben tecrübesizliğime, gençliğime veriyordum bu tavırlarımı. Peki onun hırçın halleri? Onun mazereti neydi? O da en az benim kadar dengesiz davranmıştı bana kalırsa.

Ama o gün beni Salve'ye götürdüğünde açık açık konuşacağını hiç tahmin etmezdim. Mantıklı davranan beyin hücreleri yeni yeni devreye girmeye başlamıştı sanırım. Birbirimizi daha fazla yıpratmamak adına kabul etmiştim teklifini. Yemeğin devamında İtalyan mutfağından konuşmuştuk. Daha önce çok kez İtalya'ya seyahat ettiğini öğrenmiştim. Ardından İtalyanca birkaç kelime telaffuz etmişti, hayretle İtalyanca bilip bilmediğini sormuştum, çünkü bence İtalyanca aksanını çok güzel taklit etmişti. Hayır, demişti, yalnızca birkaç temel sözcük öğrenmişti. Gnocchi çok sevdiğini, İstanbul'da da gnocchiyi en iyi yapan mekanın Salve olduğunu söylemişti. Oraya sık sık gidermiş.

KAİROS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin