5.Bölüm: DEĞERSİZ

2.9K 98 41
                                    

İrem'in ağzından çıkan her söz bir ok olup benim zihnime saplandı.

İrem'in, Ali Ender'den hoşlandığını bilirdim. Hayatta bazı gerçekler vardır ki açık açık konuşulmasına gerek yoktur. İrem'in Ali Ender'e olan sevgisi de böyle bir gerçeklikti işte.

Ben daha çocuk yaşımdayken onların garip bir arkadaşlık ilişkisi vardı. İrem, onun etrafında dolanırken Ali Ender bu durumdan hoşnut olmaz ama İrem'e açıkça git de demezdi.

Yıllar sonra geldiğimiz bu konum... Hiç hoş değildi. Düşündükçe midemi bulandıran bir mevzu halini aldı bu olanlar. Ya Ali Ender'i gerçekten sevseydim diye düşündüm bir an. O zaman ne olurdu? İki kız kardeşin aynı adama sevdalanması ağzıma bile almak istemediğim derecede çirkin bir durumdu.

Annem ve babamın karşısında yaşananlar yüzünden bir an utancımdan başım eğilecek gibi olsa da dik durmaya zorladım kendimi. Benim tek kabahatim yalnızca o lanet gece merakımı bastıramayışım olabilirdi.

Ali Ender'le evlenmeye mecbur olmamız, benim bu durumdaki konumumu bir anda tepetaklak edecek cinsten bir detaydı.

Önce kendi içimde kendime hesap verdim. Öyle kaldırdım başımı ve konuştum, "Her şey geride kaldı abla. Neler dediğinin farkına var. Beni nasıl bir konuma koyduğunu ayrıt et, öyle konuş. Bir daha bu mevzu açılmasın."

"Niye?" diye bağırdı. "Ablasının ezelden beri sevdiği adamla evleneceği duyulan Yasemin hanıma kötü mü bakarlar yoksa? Kırılır mı o narin kalbin?" Yüzü kendini zorlamaktan gittikçe kızarıyordu.

Annem düşen tepsiyi umursamadan yanımıza geldi. "İrem hemen içeri geç."

"Geç demenle geçecek, sus demenle susacak yaşı çoktan geçtim anne. Yasemin benim olan her şeyi aldığı gibi şimdi de yıllardır sevdiğim insanı alıyor benden." Gözlerini kırptığı kısacık anla beraber göz yaşları bir bir yanağından kayıp aktı. Ayakta duramıyormuşçasına yere çöktü.

Neyi almıştım ki ondan bu zamana kadar? İrem'in benden hazzetmediğini hep bilsem de hiç bu gece kadar yüzüme vurmamıştı bu gerçek. Benden sanki düşmanıymışım gibi nefret ediyordu. Bu nefretini kazanacak ne yaptığım hakkında ise hiçbir fikrim yoktu.

Işınlanmayı diledim. Bu saçma durumun içinden sıyrılabilmek adına aklıma başka hiçbir şey gelmiyordu.

İrem'in Ali Ender'e attığı taşlar ise hala kulağımın dibinde defalarca kez yankılanmaya hazır bekliyorlardı. Resmen Ali Ender'in de onu reddetmediğini ima etmişti. Ali Ender ise buna karşılık hiçbir şey söylememişti. En azından, 'hareketlerimi yanlış yorumlamışsın' falan demesi gerekmez miydi?

***

Kulağımdan içeriye dolan kuş cıvıltıları çok güzeldi. Sessizliğin içindeki ses olmaları, bu kadar huzur verici olmaları olağanüstüydü.

Kadrajıma giren görüntü odamın beyaz tavanıydı. Gözlerimi açar açmaz, bembeyaz tavan zihnime dönüşüp de üzeri düşüncelerle karalanmaya başladığında, bu bahar sabahının güzelliği yerine dün geceden kesitlerin her yeri doldurması can sıkıcıydı.

Dün annem İrem'i zar zor içeri sokmuş, babam ise geç olduğunu söyleyerek onların ardından gitmişti. Ali Ender'le yalnız kaldığımızda konuşmaya yeltenmişti fakat ben hiçbir şey duymak istemediğimi belli ederek sadece, iyi geceler, diyerek gitmiştim.

Kaçabilsem, sonsuza dek bu konunun açıldığı her an yeryüzünden silinmek isterdim. Tam da hareketsizce yalnızca bunları düşünürken kapımın çaldığını duydum. "Gel." diye seslendim. Gelen annemdi.

KAİROS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin