12.BÖLÜM: AYNA

2K 76 24
                                    

"Biliyorum, bunu çok isterdin fakat ben kanepede uyurum yeni bir yatak alana dek. Teklifin için sağ ol." deyip alayla gülümsedim. Ali Ender'i tiye almak bana o kadar zevk veriyordu ki.

"Yeni bir yatak alacağımızı nereden çıkardın?" dedi nadir gülümsediği anlardan birini yaratarak.

İşte şimdi beni gerçekten sinirlendirmişti. Neden her şeyin onun istediği gibi olacağına bu kadar inanıyordu ki? Yemeğimizin geri kalan dakikalarında ona herhangi bir cevap vermeyip içime gömülmüştüm. Tıpkı yemek gibi sessiz geçen araba yolculuğundan sonra da eve varmıştık.

Onunla bu evde geçireceğimiz ilk geceydi sanırım. Ve baş başa, diye geçirdim içimden. Sonuçta Ali Ender bana yabancı bir adamdı. Onu ne kadar tanıyordum ki? Ayrıca son zamanlarda onun uzaktan daha iyi bir adam olduğuna karar vermiştim. Uzaktan karizmatik, ağırbaşlı ve iyi bir adam gibi duruyordu. Nereden bilebilirdim ki esasında kaba saba, sinir küpü bir adam olduğunu...

Bir yandan gergin hissediyor bir yandan da bastıran uykuyla hiçbir şey düşünmeye fırsat vermeden başımı bir yastığa koymak istiyordum. Belki uyandığımda her şey bir rüya olurdu ve eski hayatıma hiçbir değişiklik olmadan devam edebilirdim. Maalesef bu senaryo artık ütopik bir hayalden ileri gidemezdi çünkü hemen biraz uzağımda duşa giren adamın tenine çarpan su tanelerini duyabiliyordum.

Kişisel eşyalarımı Ali Ender'in yatak odasına yerleştirme fikri kimden çıkmıştı Allah aşkına? Yüz yıkama jeli, tonik ve birkaç kremi kucağıma alarak doğru odanın dışındaki diğer banyoya yürüdüm. Kucağımdaki malzemeleri aynanın yanlarındaki raflardan birine yerleştirdim alel acele. Son zamanlarda cildimi epey ihmal etmiştim. Çenemde ve sol yanağıma minik akneler baş göstermişti. Acilen onları kurutmam gerekiyordu. Her ne kadar uykum olsa da çok vaktimi almazdı zaten. Önce yüzümü suyla hafifçe ıslattım sonra jelden elime birkaç damla alarak iyice tüm yüzüme sürdüm. Özellikle aknelerin olduğu kısımları ovduktan sonra yüzümü güzelce duruladım. Büyük banyonun tam ortasındaki lavabodan sola doğru tek adımda kağıt havluya ulaştım ve yüzümü nazik hareketlerle kuruladım. Yeterince kuru olan cildime tonik sürme vaktiydi. Zümrüt yeşili ambalaja uzanıp pamuğa ihtiyaç duymadan avucuma birkaç damla tonik alarak elimi yüzüme götürdüm. Dairesel hareketlerle uygularken cildimin nefes alıp ferahladığını hissettim. Tonik kuruduktan hemen sonra da nemlendiricimi sürecektim. Ya da kil maskesi mi yapsaydım yüzüme bir de ?

"Yasemin?"

Ne ara geldiğini anlamadığım Ali Ender'le irkildim.

"İyi misin sen?"

Neden iyi olmayacaktım ki? Ben gayet iyiydim. Cilt bakımıma da mı karışacaktı yoksa bu adam?

Büyük birkaç adımda yanıma gelip önüme geçti. Aniden uzattığı kollarıyla şaşırıp ufak bir adım arkaya gittim. Uzun boyu ve kocaman vücuduyla bana görünmez bir kalkan yaratmıştı sanki. İyi ama beni neyden koruyordu? Bana sarılıyor muydu? "Ağla." dedi dingin sesiyle. O an hiç aynaya bakmadığımı fark ettim. Başımı geniş omzundan minicik kaldırdığımda aynadaki aksimle göz göze geldim. Esmer tenim küle dönmüş, gözlerim kan çanağı olmuştu. Göz altlarım uyuşturucu kullanıyormuşum gibi mosmordu, incecik mavi damarları bu mesafeden bile görebiliyordum. Ağladığımı yeni fark etmiştim.

Aynadaki yüzüm gittikçe beyazlaştı beyazlaştı beyazlaştı... ve sonra gözlerimin altındaki morluklar tüm yüzüme yayılmaya başladı. Düz saçlarım dalgalandı; gözlerim açık olsa da, görebilsem de, aynadaki aksimde kapandı. Kapalı gözler, kurumuş bembeyaz dudaklar... Karşımda ölü bir kadının portresi duruyordu.

KAİROS Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin