Bölüm birkaç hafta geciktiği için tehdit eden, küfür eden, emirler verip aşağılayan insanlar ile karşılaşıyorum. Diyecek hiçbir şeyim yok, insan halinden anlamamak sizin tercihiniz ve çok rica ediyorum bu tarz yorumlar yapacaksanız hiç yapmayın. Moralimi bozmaktan ve yazma şevkimi kırmaktan başka hiçbir işe yaramıyor çünkü.
Doğu'ya uygulanan elektroşok tedavisinin üzerinden tam 7 gün geçti, odasında onu öylece yatarken gördükten sonra sinir krizi geçirmiş, Doğu'yu asla bırakmayacağımı tüm hastaneye duyurmuştum. Devrim Bey en sonunda onunla birlikte benim odamda kalmama razı geldi.
Henüz bir hafta geçmesine rağmen umudumun iyiden iyiye azaldığını farkediyorum. Doğu artık aşık olduğum adama hiç benzemiyor.
Bu sabah yemekhanede ona bir şeyler yedirmeye çalışırken uyuyakaldı, Devrim Bey bedeninin yatıştırıcı hapları kaldıramadığı için uyuduğunu söylese de bu işte başka bir terslik olduğunu biliyorum. Onun asla düzelemeyeceğini düşündükçe kafayı yemiş gibi hissediyorum. Bunun olmasına izin veremem.
Son günlerde bende kendimi iyi hissetmiyorum, bana verilen hapları hala gizlice yastığın içine sokuyorum fakat bulunduğum ortam ruh sağlığımı günden güne zedeliyor.
Sadece deliler akıl hastanesine yatar ve ben akıl hastanesinde yatıyorum, durum bu kadar basitken neden en başından deli olduğumu kabul etmemiştim anlamıyorum.
"Nasılsın?" Odanın en köşesine sırtını dayamış duvarı izleyen Doğu'ya baktım, sert yatağın üzerinde oturmuş, ellerimle çarşafın dokusunu keşfediyordum. Helin her sabah çarşafımı değiştiriyordu, söylediğine göre kusuyormuşum. Fakat ben hiç kusmuk görmedim, her yer bembeyaz geliyordu gözüme.
"İyiyim sen?" Tek elini havaya kaldırıp ilk defa görüyor gibi izleyişine baktım, elleri çok güzeldi.
"İyiyim fakat sıkıldım, gidelim mi?"
"Gidelim mi?" Melodik bir şekilde sözlerimi tekrarlayıp diğer elini de kaldırdı, ellerinde ne görüyor olduğunu merak etmiştim.
"Benim kendimde olmamı sen sağlıyordun Doğu, neden şimdi beni terkettin? Kendimi kaybediyorum ve sana ihtiyacım var." Kafamı eğip beyaz fayansa baktım, her gün ona bu cümleleri söylesem de bir şey değişmiyordu.
Doğu'nun ayağa kalktığını farkedince kaşlarımı çattım, ilk defa kendi rızasıyla yanıma yaklaşıyordu. Oturduğum yatakta yanıma oturup elini bacağıma koydu.
Kalbimin hızlandığını hissettim.
"Arya." Gözleri yine bomboş bakıyor olsa da ses tonu eskiyi andırıyordu. "Ben mutluyum." Gözlerinde ki donukluğa birkaç dakika boyunca hiçbir şey demeden baktıktan sonra hızla ayağa kalktım.
Dayanamıyordum. Güvendiğim, sırtımı dayadığım insanın gidip yerine duygudan arınmış, bomboş bir insanın gelmesine dayanamıyordum. Ona bunu yapan herkese karşı her saniye artan bir nefretim vardı ve artık bedenim bu nefreti kaldıramayacak kadar dolmuştu.
Ayaklarım benim kontrolüm dışında hücreden çıkmamı sağladı, holden geçip banyoya girdim. Üzerimde kıyafet olduğunu aldırmadan ilk duşa kabine girip buz gibi suyu açtım. Delirecek gibi hissettiğimde bunu yapmak son zamanlarda alışkanlık olmuştu.
"Arya." Helin'in sesini duymuş olsam da aldırmadan buz gibi suyun altında dikilmeye devam ettim.
Tüm bedenim soğuk yüzünden titremeye başlamıştı, nefes almam dahi zorlaşmıştı ve zihnimde ki sis bulutu donduğu için mutlu hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mazoşistin Günlüğü |
TerrorBir insan nasıl kendi acısından zevk alabilir? Soruyu düzeltiyorum; Genç bir kız gölgede sürdüğü hayatına kendisinden daha karanlık bir insanı nasıl sokabilir? - "Şu akan kanı görüyormusun? İşte bu benim tek eğlencem." "Biliyorum, benimkide sen ola...