Bir Mazoşistin Günlüğü | 33.Bölüm

33K 1.2K 254
                                    

Media: Yazgı ANSIZ

Kaç saattir duvar saatinde birbirini kovalayan akrep ve yelkovanı izlediğimi bilmiyorum. Fakat saat tam 12'ye geldiğinde gözlerimi ondan ayırıp odaya baktım. Doğu nereden bulduğunu bilmediğim siyah bir bavula resmen gardropu sokuyordu. 

Ayağa kalkıp banyoya girdim, aynanın karşısına geçtiğimde hiç beklemediğim bir soğukluk ile karşılaşmıştım. Yüzümden hiçbir duygu belli olmuyordu, üzerimde ki siyah kapşonlu ve pantolona baktım. Diğerleri de dikkat çekmememiz için siyah giymişti. Oysa bana göre beyaz karların üzerinde çok daha dikkat çekecektik.

Soğuk suyu açıp uzun bir süre yüzüme tuttum, içimde adını koyamadığım bir gerginlik büyüyordu. Nedeninin yakalanma korkusu mu yoksa İmray'ı ortadan kaldıramamak mı olduğunu anlayamamıştım. Ellerimi musluğun iki yanına koyarak birkaç saniye öylece bekledim, artık zamanı gelmişti.

Aldığım soluğu kesik kesik verdikten sonra banyodan çıktım. Doğu siyah bavulun askısını tek omzuna atıp bana baktı, benim aksime oldukça rahat görünüyordu, veya çok iyi bir oyuncuydu. 

"Hazırmısın?" Ses tonu kulağıma fazla pürüzsüz gelmişti, bakışlarımı ondan kaçırıp hızlıca başımı salladım. Hazır olsam da olmasamda bu gece gidecektik.

"Tamam o halde." Sırtını bana dönüp kapıyı açtığında zaman kaybetmeden peşine takıldım. Bu odayla birlikte bir düzine daha oda bulunan koridor karanlık ve ölüm sessizliğindeydi. Birkaç saniye hiç hareket etmeden koridora baktık, o an aklıma Çisem'lerin evinde Ceylan'ı alacağımız zaman gelmişti.

Aklıma takılan gereksiz anıyı kafamdan atmak için ilgimi üst kata çıkan merdivenlere çevirdim. Merdivenin üst basamaklarından birine kaynağı belirsiz bir ışık vuruyordu. Doğu'da farketmiş olacakki bileğimden tutup oraya doğru ilerlemeye başladı.

Merdivenleri yavaş adımlarla çıkıp ışığın vurduğu basamağa gelince Yazgı'nın el fenerini o kısma tuttuğunu farkettim. Karanlıkta yüz ifadesini göremiyordum fakat gelen tıslamalardan güldüğünü anlamıştım.

Terasa çıkan çelik kapının yavaşça açıldığını duydum, Doğu bileğimi bırakıp elini sırtıma koyarak beni yönlendirmeye başladı. Böyle şeylere gerek duymadığımı anlamasını isterdim fakat o an için kabullenerek ilerlemeye devam ettim. Terasa çıktığımızda soğuk hava kapşunlumdan içeri girip kaskatı kesilmeme neden olmuştu.

"Üzgünüm, mont bulamadık." Doğu sadece benim duyabileceğim bir şekilde kulağıma fısıldayınca anlamış gibi kafamı salladım. Karahan dışarı çıkmamamız için mont bulundurmuyordu belkide, o adamdan herşeyi beklerdim.

Teras koridora olanla daha az karanlıktı, gökyüzündeki yıldızlar herkesin yüzünü görebileceğim kadar aydınlatıyordu etrafı. Gözlerimi kısıp anlık etrafı incelediğimde Altan ve İmray'ın bir gece önce içtiğimiz masanın üzerinde oturduğunu farkettim.

Altan'ın yüz ifadesi açık bir şekilde sıkıldığını belli ederken İmray neredeyse mutluluktan uçacakmış gibi görünüyordu. Gözgöze geldiğimizde bile sırıtmaya devam edince gözlerimi devirdim.

Yazgı terasın kapısını kapatıp hızlı adımlarla tam ortaya gelince hepimiz ister istemez ona bakmaya başladık. 

"Elimizde olanlar halat, el feneri, erzak çantası ve son model Porsche anahtarı." Cümlenin sonuna doğru sağ elinde ki anahtarı kaldırıp şeytani bir şekilde gülümsedi. 

"Arabayı sessizce nasıl garajdan çıkartıp gideceğimizi düşünüyorsun?" Sorum üzerine gülümsemesi dahada genişledi.

"Bizi hiç tanımamışsın." Kaşlarını muzipçe havaya kaldırıp indirdikten sonra anahtarı Doğu'ya fırlattı. Doğu'nun anahtarı tutup aynı şeytani ifade ile gülümsemesi üzerine bende güldüm. Hayatımda ilk ve muhtemelen son defa Porsche'ye binecektim, bu gülümsemem için yeterli bir sebepti.

Bir Mazoşistin Günlüğü |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin