Merhaba sevgili okuyucularım, çok sık yeni bölüm koyduğumun farkındayım ama dayanamıyorum ne yapayım :) Bu bölümde bazı şeylere açıklık getirdiğimi umuyorum, veya biraz daha karışmış olabilir. Emin değilim. Ama emin olduğum bir şey varki oda yeni bir olay akışına girmek üzereyiz. Fakat benim huyumdur, hiç bir hikayemin -afedersiniz- bokunu çıkartmam. O yüzden yakın zamanda güzel bir final ile kapanış yapabilirim. İleriki bölümlerin kurgusu kafamda değil, sizin görüşleriniz ile şekillenecek. Herneyse, çok konuştum. Size iyi okumalar :)
Media: Bölüm sonunda hikayeye giren genç bayan :)
-
Gözlerim açılmamak için dirense de kendimi zorlayarak araladım. Hissettiğim baş ağrısı o kadar yoğundu ki önümü görmekte zorlanıyordum. Neredeydim?
Görüşüm düzelmeye başladığında farkettiğim ilk şey üzeri koyu yeşil örtüyle çevrili bir yatakta buluduğumdu. Hissettiğim acı ruhumun haftalardır aç kaldığı duyguyu doyuruyordu.
"Arya." Tanıdık ses gözlerimin iyice açılmasını ve refleks olarak sesin geldiği yere dönmemi sağlamıştı.
Doğu bulunduğum yatakta sırtüstü uzanmış, başını ellerinin arasına almış tavana bakıyordu. Onun yanımda yattığını nasıl farketmemiştim anlamıyorum. Dirseklerimin üzerinde doğrulup en son olan olayları hatırlamaya çalıştım.
Altan ile konuşurken yabancı bir araç yanımızda durmuş, bize saldırmıştı. Elimde ki kask ile adamlardan birine vurduğum andan sonrası karanlıktı.
"Neredeyiz biz?" Tamamiyle oturur pozisyona geldiğimde lüks bir yatak odasında olduğumuzu anladım. Yatağın karşısında bir kanepe, kanepenin üzerinde ise Yazgı ve Altan uyuyordu.
İki erkeği yanyana uyurken ilk defa gördüğüm için biraz afallasam da kaçırıldığımızı biliyordum. Kafamı Doğu'ya çevirdiğimde hala tavana baktığını farkettim. "Doğu, burası bizi kaçıranların evimi?"
"Hayır, anneannemin evi." diyip gözlerini yumdu. Anlamayan gözlerle ona bakmaya devam ediyordum. "Tabikide bizi kaçıranların evi Arya."
"Kaçalım buradan." Ayağa kalktığımda burun kemerimde ki ağrı çoğalmış, dengemi sağlamakta zorlanıyordum. Pencereye doğru yaklaşıp dışarıya baktım.
İlk defa gördüğüm bir yerdi, bulunduğumuz ev 2 veya 3 katlı bir villaydı. Büyük bahçenin çimenleri beyaz, gökyüzü ise siyah örtüsünü üzerine çekmişti.
Yılın ilk karı yağmıştı.
Omzumun üzerinden Doğu'ya baktığımda hala aynı pozisyonda yatıyordu. "Senin neyin var?" Bir kaç büyük adım ile yatağın köşesinde durdum. Normal Doğu böyle ilgisiz davranmazdı.
"Passiflora verdiler." Karşıda ki kanepeden gelen sese döndüğümde Altan'ın Yazgı'yı üzerinden atıp ayağa kalkışını izledim. Takım elbisesini düzeltip kravatını tekrar sıktı. Bu görüntüsü bana kendi evinde bile takım elbise ile dolaşıyor olabileceğini düşündürmüştü.
"O da ne?"
"Bir tür sakinleştirici, beyninin hislerini körükleyen kısmı uyuşmuş durumda."
"Neden sadece ona verdiler?" Yatağın kenarına oturup Doğu'nun gözlerine baktım. Açıktı fakat bizimle ilgilenmek yerine tavana bakmaya devam ediyordu.
"Adamlardan birisi sana vurunca sinir krizi geçirdi, arabada da rahat durmayınca uyuşturdular." Olabildiğince sessiz bir şekilde yutkunup yavaş adımlarla odanın kapısına ilerledim. Kulbun soğukluğu avuç içimi doldururken derin bir nefes alıp sağ tarafa doğru çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mazoşistin Günlüğü |
TerrorBir insan nasıl kendi acısından zevk alabilir? Soruyu düzeltiyorum; Genç bir kız gölgede sürdüğü hayatına kendisinden daha karanlık bir insanı nasıl sokabilir? - "Şu akan kanı görüyormusun? İşte bu benim tek eğlencem." "Biliyorum, benimkide sen ola...