Klinikten çıkalı 3 hafta oldu, fakat hala bir yararını göremiyorum. Hala ellerimden akan kanı zevkle izliyor, duyduğum acı karşısında tatmin oluyorum. Ben buyum, değişmiyorum ve asla değişmeyeceğim.
-
"Arya, bileklerin kanıyor!" Annemin tiz sesi kafamı küvetin mermerinden kaldırmama sebep olacak kadar tiz çıkıyor.
"Biliyorum, o sırada bende buradaydım." En klişe sözlerimden birini söylerken gülmeyi unutmuyorum. Bu kadın ne zaman alışacak halime?
"Yeter artık, kendine acı çektirip daha sonra hiçbir şey olmamış gibi davranmana izin veremem. Yürü, doktor Levent Bey'in yanına gidiyoruz." Yine o otoriter, 'ben bilirim' havalarına bürünmüştü. Gözlerimi devirip ayağa kalktım, ne olmuş yani birkaç jilet darbesi vurduysam. Fakat bunu anneme anlatamazsınız, tecrübelerimden bildiğim için karşı çıkmadan banyodan çıktım.
O aptal psikoloğun suratını tekrar görmek bana zevk alamadığım bir acı veriyor. Kafamı saatlerce sikip atmaktan başka bir işe yaramadığı gibi aylarca klinikte yatmama sebep oluyor.
Annem doktorun odasından girerken bileklerimi sıkıca tutup odaya iteklemeyi unutmuyor, yaşadığım anlık acıyla gülümsüyorum.
"Hoşgeldin Arya, seni tekrar görmek ne kadar güzel." Levent'in doğallıktan uzak, yalaka sesiyle yüzümdeki gülümseme yok oluyor.
"Bende aynı şeyleri söylemek isterdim, fakat söyleyemiyorum." Suratına bakmayı reddedip duvardaki portrelerden birini incelemeye başlıyorum, uzun burunlu ve fahişeyi andıran bir gülümsemeyle bana doğru bakan bir kadın. Bir insan neden bu iğrenç tabloyu duvarına asarki?
"Biliyorum, annen hala aynı problemlerden şikayetçi olduğunuzu söyledi."
"Ben şikayetçi olduğumu hatırlamıyorum."
"Bak Arya, eğer böy-" Levent'in cümlesi hararetle tıklatılan kapı ile kesiliyor. Kapının ardında her kim varsa içim ona karşı bir minnetle dolmuştu.
"Gel." Levent boğazını temizleyip ellerini masaya koydu. Kapı açıldığında 20li yaşlarında uzun boylu, boynundan tişörtünün altına uzanan belli belirsiz dövmesiyle bodygourd gibi dikilen birini beklemiyordum. Birkaç saniye vücudunu-kesinlekle harika bir fiziği var- inceleyip konuşmalarını dinlemeye başladım.
"Sözümü tuttum ve geldim."
"Biraz geç geldin Doğu, şuan bir hastamla randevum var gördüğün gibi." Levent kaşlarıyla beni işaret edince adının Doğu olduğunu öğrendiğim çocuk bir saniyeliğine bana baktı, cevap vermesini bekledim fakat omuz silkip dışarı çıktı. Küstah.
"Nerede kalmıştık.." İlgimi tekrar fahişe kadın portresine çevirip Levent'i dinlememeye başladım, kaç saat orada öylece kadını inceledim bilmiyorum. Levet öksürünce kafamı ona çevirdim.
"Ne?"
"Dediklerimden birşey anlayıp anlamadığını soruyorum?" Bir yandan tepkime bakıyor, bir yandan bir kağıda not alıyordu.
"Anladım evet, kendimi deşmememi söylüyorsun."
"Tam olarak öyle söylenemez ama-"
"Herneyse, hoşçakal." Tokalaşma gereği bile duymadan odadan çıktım, kapının önünde geniş omuzlarını duvara yaslayan Doğu'yu görünce duraksadım. Bana bakmadan odaya girdi. Annemin elini omzumda hissedince yavaş adımlarla onu takip etmeye başladım.
-
Merhaba arkadaşlar yeni hikayem ile karşınızdayım. Eleştirilerinizi bekliyorum :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mazoşistin Günlüğü |
TerrorBir insan nasıl kendi acısından zevk alabilir? Soruyu düzeltiyorum; Genç bir kız gölgede sürdüğü hayatına kendisinden daha karanlık bir insanı nasıl sokabilir? - "Şu akan kanı görüyormusun? İşte bu benim tek eğlencem." "Biliyorum, benimkide sen ola...