Bir Mazoşistin Günlüğü | 4.Bölüm

81.3K 2.1K 283
                                    

Hastaneden kırık bir sağ  kol, mor bir göz ve ağrıyan eklemlerimle birlikte taburcu edildim. Bahçeye çıkar çıkmaz derin bir nefes alıp etrafıma bakındım. İnsanlar hava bulutlu ve serin olduğu için içeriye tıkışmayı tercih ettiğinden bahçe boştu. Yavaş adımlarla eve yürümeye başladım, ki bu benim için neredeyse 2 saat sürecekti.

Annem ve babam bugün çıktığımı bilmedikleri için beni almaya gelmediler, buda benim işime geldi tabii. 4 duvar arasında düşünmek çok zor, hele ki saat başı ölüp ölmediğime bakmak için gelen Levent kafamı iyice bulandırıyordu.

Ellerimi deri ceketimin cebine sokup kendimi etrafımdaki insanlardan soyutladım. Katıldığım bir yarışın bitiş çizgisinin kaybolması gibiydi şuanki durumum, nasıl bitireceğimi veya ne kadar zamanım kaldığını bilmiyorum, ve en kötüsü bu yarışın hala bitmesini istemiyor oluşum.

"Ne düşünüyorsun?"

Tam yanımdan gelen sesle irkilip kafamı hızla oraya çevirdim. Doğu beni çözmek ister gibi yüzümün her bir kısmını inceliyordu, rahatsız olsamda belli etmeyip omuz silktim.

"Halimi."

"Ne varmış halinde?"

"İnsanlar benden değişmemi talep ediyor, fakat bunu yapabileceğime inanmıyorum."

"İsteseydin şimdiye çoktan değişirdin, sen böyle mutlusun Arya."

"Sen nereden çıktın?" Konuyu değiştirme çabalarımı görmezden gelip az önce yaptığım gibi omzunu silkti.

"Annemden, daha detaylı anlatmamı ister misin?" Söylediği şeyin anlamını farkedince gözlerim irileşti, ellerimi havaya kaldırıp susmasını istedim. Yeni farkettiğim gamzelerini çıkartarak gülünce bende güldüm. 

"Seni bir yere götürmek istiyorum." Yüzündeki gülümseme yerini ciddi bir bakışı alınca duraksadım.

"Nereye?"

"Küçük mucizeler dükkanıma." Göz kırpıp alçıda olmayan kolumdan tutarak siyah bir jipe doğru sürüklemeye başladı. İtiraz etmeden peşinden yürüdüm, hem kafam dağılır hemde eve beni bırakmasını sağlayarak yolu bedavaya getiririm. Nitekim Türk'üm, böyle şeyleri düşünmem gerek.

-

"Burası neresi?" Yaklaşık 35 dakika süren bir araba yolculuğundan sonra benim Tuana'ya kendimi dövdürdüğüm fabrikaya benzeyen bir fabrikanın girişindeydik, fakat burası çok daha büyük ve kullanışlı görünüyordu. Etrafta yaşayanların olduğuna dair hiçbir iz yoktu, bomboş bir arazinin ortasında bir fabrika. 

"Birazdan öğreneceksin." Sıkıntıyla iç çekip fabrikanın kapılarını açtı, önden yürüyerek içeri girdim. İdrar ve kan kokusu burnuma gelince neredeyse öğürecektim, fakat kendimi toparlayıp etrafıma baktım.

Duvarlar gri-siyah bir yapıyla kaplanmış, her adımımda zeminden 'tak tak' sesleri geliyordu. Tam karşımda oldukça büyük bir cam kavanoz ve içinde sandalyeye bağlı bir şekilde oturan 30'lu yaşlarında bir adam vardı. Önce ona doğru ilerlemeyi hiç mi hiç düşünmesem de Doğu'nun çekiştirmeleriyle adamla aramda 1 metre kalacak kadar yaklaştım. Gözleri kapalıydı, yaşayıp yaşamadığından bile emin değildim.

Gözlerimi adamdan ayırıp Doğu'ya baktım, ifadesiz bir şekilde kavanozun içindeki adama bakıyordu. Eğer ömrüm tıbbi gerilim kitapları, filmleri ve dizileriyle geçmeseydi şuan çığlık atarak ağlıyor olabilirdim, fakat tabikide o kadar korkak bir kız değilim.

"Bu kim?"

"Babamın katili."

Duraksadım.

"Neden babanı öldürdü?"

"Şirket hisselerini büyütmek için." Dişlerini sıkıp adama bakmaya devam etti, bakışları o kadar öldürücüydü ki o adama sırf bu bakışlara maruz kaldığı için bile acıyabilirdim. 

"Neden bu kavanozun içinde?"

"O adamı birlikte öldüreceğiz." Kafasını bana çevirip muzipçe güldü, fakat gülüşü gözlerine kadar ulaşamadı. Gülmeye çalıştım ama başarılı olduğumu zannetmiyorum, kendime zarar vermek bir yere kadar normal gelse de bir insanın canını almaya teşebbüs etmek? Bu bana bile zor gelirdi.

"Bunu yapamam."

"İçinde nasıl birisi olduğunu biliyorum Arya, o adamın gözlerinin önünde ölmesi seni etkilemez."

"Beni nasıl bu kadar iyi bildiğini iddia edebiliyorsun?"

"Çünkü sen benim çirkinleşmiş halimsin, ruhlarımız aynı." Omzuna sıkı bir yumruk geçirince  iç gıdıklayan bir kahkaha attı. Bende onunla birlikte gülmeye başladım, bulunduğumuz konumun ne kadar ürkünç olduğunu düşünmek istemiyordum, içimde ki öldürme dürtüsü istemsiz hareketlenmişti.

"Nasıl öldüreceğiz?"

"İşte benim kızım." Elleriyle saçlarımı dağıtıp kafasını cam kavanozda gözleri aralanmaya başlayan adama çevirdi. Birkaç dakika adamın ayılmasını bekledik. Gözleri tamamen açılınca ilk başta bulunduğu yeri kavramaya çalıştı, daha sonra beni ve Doğu'yu farkedince kapalı olan ağzından köpek hırlamasını andıran sesler çıkartmaya başladı.

"Sakin ol Volkan, birazdan hepimiz çok eğleneceğiz." Dilini dişlerinin üzerinde heyecanla gezdirip kavanozun yanında bulunan büyük masaya yöneldi. Yanına gitmek yerine bulunduğum yerden izlemeye başladım, masanın üzerinde bulunan büyük bir kapağı tek koluyla kavrayarak kavanozun üzerine kapattı. Kapağın ortasında kafam büyüklüğünde bir delik, çevresinde ise nokta büyüklüğünde delikler vardı.

Olayı kavramaya çalışsam da hiçbir şey anlayamamıştım. Soran gözlerimi Doğu'ya çevirdiğimde büyük bir hortumun ağzını kafam büyüklüğünde ki deliğe soktuğunu gördüm. İşi bitince yanıma gelip düzeneğe baktı, suratında gururlu bir ifade vardı.

"Ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Hala anlamadın mı? Hortumdan su akacak, küçük deliklerden de boğulmadan önce ki son nefeslerini alacak." Bana yılın aptalıymışım gibi bakarken gözlerimi devirip Volkan'a baktım, bağlı ellerini hareket ettirmeye çalışıyor, kendini bulunduğu sandalyede sallıyor, boynundaki damarları şişirip olabildiğince fazla gürültü çıkartmaya çalışıyordu. 

Böyle şeyleri hayal ederken gayet soğukkanlıydım fakat şuan ellerimden soğuk terler akıyordu. Katili tam olarak ben olmasamda ortağı, hadi bilemedin çırağıydım. Benimde bir parçam bu işe bulaşıyordu.

Hortumdan su Volkan'ın dağınık saçlarına damlamaya başlayınca vicdanımı susturup onu izlemeye başladım.

-

Hikayenin gelecek bölümlerinde olması gerektiğini düşündüğünüz şeyleri yorumda belirtin lütfen, eleştirinin iyisi kötüsü olmaz ben dozu aşılmadığı sürece herşeye açığım. 

Multimedia: Arya (Lauren Cohan) 

Ve anlamayanlar için Volkan'ın ölüm şekli Media kısmına eklenmiştir. SBSV'nin bir bölümünden aldım fotoğrafı.

Bir Mazoşistin Günlüğü |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin