2. Bölüm 2. part

818 34 0
                                    

Büyük salona geri dönmüştüm. Çiçek'in etrafındaki  çalışanlar benim geldiğimi görmüş, işlerine devam etmişlerdi. Dikkatleri hala üzerimdeydi. Salonda gözlerimi gezdirince Eda'nın da geldiğini, koltukta oturup Çiçek'in gelinliğine daldığını gördüm. Ölü gibi bakıyordu. Yas tutar gibi, ruhunun yasını.

Yanına oturup sırtına elimi koydum. Gözlerinden usulca bir damla aktı. Kapalı dudakları titredi.

"İmam nikahını hemen düğünden sonra yapacakmışız, yani bugün."

Eda'nın  fısıldayan sesine sadece gözlerimi yummakla cevap verebildim. Bir şeyler yapmalıydım. Böylece kaderimizi onlara bırakamazdık. Sadece bir kırıntı cesaret, Erva. Bunu yapabilirsin. Cesur olmalısın, karakterinde var.

Gözlerimi açıp Eda'nın çenesinden tuttum. "Bu gece o nikahlar kıyılmayacak. Çiçek'i provadan sonra kenara çek söyle. Bugün güneş batmadan Karataş'tan çıkacağız."

***

Odama doğru hızla ilerledim. Topuklu ayakkabımın sesi tahta parkelerle birleşiyordu. 

"Allah'ım, ne olur Yiğit odada olmasın."

Kapımın kulpunu çevirip içeriye girdiğimde Yiğit yatakta oturmuş gömleğini ilikliyordu. Sessiz bir nefes verdim. Odadaydı, lanet olsun! 

O kara gözleri bana sabitlenmiş, soru sorarcasına bana bakıyordu.

"Senin provan yok muydu?"

Bir süre yüzüne bakıp umursamadan kapıyı kapattım. Giysi dolabına gidip bornoz takımını çıkardım. Yiğit ayağa kalkmıştı, usul usul yanıma yaklaşmıştı. Fakat ben onu fark edene kadar o çoktan dibime girmiş saçlarımı kokluyordu. Hemen yüzümü ona dönüp adımları ondan uzaklaştırdım.

"Ne yapıyorsun sen?"

Benim adımlarıma ters, bana doğru yavaş yavaş adımlarken gözlerini bir an olsun benden ayırmadı.

"Karımı kokluyorum. Ne oldu ki?"

 Elimdeki bornozu sinirle göğsüne vurdum.

"Ne hakla, hangi sıfatla?!"

"Unuttun herhalde, kocan sıfatıyla."

Hiddetle ona bağırdım.

"Ne sen benim kocamsın; ne de ben senin karın."

Burun deliklerine sinirle hava doldurdu ve birden kolumu tutup kendine çekti.

"Sen benim karımsın Erva. Bunu ne kadar çok çabuk kabul edersen o kadar iyi."

Çenemi sıkmış, iğrenerek kolumu tutan ele bakıyordum. Gözyaşlarım çoktan yerini bulmuştu.

Vazgeçmiyordu. Bana işkence etmekten bıkmıyordu. Artık yanında olmamda ona yetmiyor, fazlasını istiyordu. Bunu ona vermeyeceğimi de gayet iyi biliyordu.

"Mutlu bir evlilik istiyorsan git başka bir kadınla evlen. Eminim Yiğit Karaer'in karısı olmak isteyen çok kız vardır. Ama benim seninle böyle bir yolum yok!"

Diyeceklerimi bitirdikten sonra kollarından kurtulup banyoya ilerlemiştim.

Daha üç adım atamadan Yiğit beni tekrar tuttu.

Kolumu sertçe tutup beni kendine çevirdi. Tiksintimi saklama gereği duymadan baktım gözlerine. Benim tiksintim onu daha da öfkelendirdi.

" Senin benden başka bir evin yok! Senin benden başka bir yolun yok! Senin bensiz bir hayatın yok!"

Kolumu hızla ondan kurtardım.

"Var. Benim sensiz öyle bir evim, öyle bir yolum, öyle bir hayatım var ki... Sen benim ömrümdeki küçük bir pürüzsün. Atlattığım zaman, esamen bile okunmayacak, ömrümde."

ZincirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin