14.Bölüm

273 20 10
                                    

Bütün umutların tükendiği, hayata tüm gücümle sırtımı döndüğüm bir andaydım. Teslim olmayacağıma yemin etmiştim. Asla kendi ayaklarımla o adama geri dönmem demiştim. Savaşımı yeni kazanmışken, yeni bir yenilginin bana uğrayacağını beklemezdim.

O şehirden çıktığımda hayatın benim için zor olacağını biliyordum. Yiğit'in saplantısından kurtulmayacağımı, ateşle sarmalanmış bir gölge gibi her an peşimde ve beni yakmaya hazır olacağını biliyordum. Fakat ne olursa olsun ona boyun eğmeyeceğimden emindim.

O istediği kadar alevlerini üzerime salsın, ben o alevlerden korkmazdım.

Fakat gel gör ki büyük konuşmuş, kaderi hesaba katmamıştım.

Kader çarkı dönmüştü ve yapmam dediğimi yapmıştım. O evden kendi ayaklarımla Yiğit'e gelmiştim.

Neden diye sordum kendime. İnsanlar için neden bu kadar fedakarsın? Neden hep onlar için bir şey yaparken kendini bir kere bile düşünmüyorsun?

Çok düşündüm. Ama bir sonuç bulamadım. Çıkardığım tek sonuç kahrolası iyi niyetimdi.

Yiğit'e teslim olmak için aramda yalnızca bir köprü vardı başta. O köprüyü aştığımda yeniden altın zincir parmaklarımdaki yerini alacaktı. Bütün yeminlerim bir bir bozulacaktı.

Bunun bana kaderin bir oyunu olduğunu, kadere karşı gelemeyeceğime ikna olduğum anda o çıkıp geldi.

Kadere karşı koyarak, kaderime teslim olmamı ölümüne engel olmaya ant içmiş, gözlerinde yanardağlar patlayan o adam. Doruk Haznedar.

Siyah arabası köprüyle aramda sert bir şekilde durduğunda Yiğit'in dudaklarındaki gülümseme dondu. Kaşlarını çatarak arabaya bakmaya başladı.

Siyah arabanın sahibi bana ölümcül bakışlar atarken yan kapı hızla açılıp içinden ikinci isyankar indi.

Alev Harmanlı, uzun saçlarını rüzgara karşı savurarak karanlıkta bir ışık gibi parıldayıp bana doğru geldi. Kolumdan tutup bir şey söylemeden arka kapıya sürüklediğinde şaşkınlığımı üzerimden atıp kolumu ondan çektim.

Bu hareketime karşılık şaşkınca bana bakan kadın hayal kırıklığıyla kaşlarını çattı.

"Geç arabaya Erva!" Dedi sinirli bir sesle.

Başımı iki yana salladım. "Binmeyeceğim. Gitmem gerek." Adımı atıp yanından geçmek için hareketlendiğimde kolumu bir kez daha tuttu. Bu defa daha güçlü ve bırakmamaya karalıydı.

"Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Gittiğin yerin farkında mısın?"

"Farkındayım. Zaten bu yüzden gitmem gerek ya. Eğer gitmezsem benim başıma gelenler başka bir kızın başına gelecek! Ben bu vicdan azabıyla yaşayamam."

Alev Harmanlı başını salladı.
"Kendinden başka herkesi düşün ama bir kendini düşünme, öyle mi? Elinin durumunun farkında mısın?Üçüncü Dereceden yanık var ve bunu yapanlar o arkamda bulunan şerefsizler. Bunu bilmeme rağmen benden kızımı onlara vermemi istiyorsun. Asla! Ölürüm de vermem!"

Alev Hanıma karşı gelmeye çalışıyordum. Başka çarem yoktu. Ben hiç kendimi düşünmemiştim ki şimdi kendimi düşüneyim. Hayatım boyunca fedakarlık yapmıştım ve bütün bedenimi esir almıştı o duygu.

"Alev Hanım,"
Başladığım cümleyi sürücü kapısından inen ve beni kolumdan tutup arabaya zorla sokan adam böldü. Sabrının sonuna gelmişti.

Doruk Haznedar çileden çıkmış gibiydi. Hiçbir şekilde ona karşı çıkacak gücüm yoktu.

Adam hayvan gibi güçlü elleriyle beni arabaya soktuğunda kapıyı sertçe çarparak direksiyona geri oturduğunda Alev Hanım da yerine geçmişti.

ZincirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin