Baharın gelişi kuşların gökyüzünde yaptığı danslardan belli olur derdi annem.
"Ne zaman çetin kışın arkasından gökyüzüne baktığında, bir kuş sürüsünün dans eder gibi uçtuğunu görürsen bil ki bahar kapıda kızım." derdi, sıcak kahve bakışlarının ardından.
Bende ne zaman baharın habercisi o kuşları görsem mutlulukla baharı beklerdim.
Annem benden gidene kadar.
Üç yıl gökyüzüne bakmadım. Bahar gelmiş, güneş açmış... Umurumda değildi.
Benim ömrüm bu saatten sonra buzdu, bahar gelse ne fayda derdim.Hala böyle mi diyorum? Belki.
Ben hayatımın iyi yönde gitmeyeceğine inanmıştım.
Aynı yazgımın farklı bedenleri...Minel, Çiçek ve Eda, onlar belki baharın gelip güneşin tepemizde bizi aydınlatacağı günlerin geleceğine inanıyorlardı ama ben onlar gibi ümitli değildim.
Sorsalar o evde ki en güçlü olan bendim. Ama benim inançlarım, hayallerim ellerimden alınarak büyümeye zorlanmıştım. Ve umut beni terk etmişti.
Ama yine de içimde yerlerde yeni yeni sesini duyduğum bir şey vardı. O evden çıkıp, o adamın yanına geldiğimde... O limanda ilk karşılaştığımızda...
Nedenini bilmiyordum. Tıpkı şuan neden böyle garip olduğumu bilmediğim gibi.
Arabanın ön koltuğunda huzursuzca oturmuş geçip giden asfalta bakarken yanımda arabayı kullanan Doruk'a bakmamaya, varlığını unutmaya çalışıyordum.
Çiçekler ne güzel değil mi Erva?
'Yanındaki adama bakma Erva!'
Bulutlar çok güzel değil mi Erva.
'Yanındaki koltukta Doruk Haznedar olduğunu düşünme Erva!'
Derin bir nefes çekerek başımı iki yana salladım.
Kendine gelmeliydim.Bana her ne oluyorsa, bu hiç iyi bir şey değildi ve hemen son bulması gerekiyordu.
Tekrar gözlerimi yol diktiğimde biraz olsun odağımı ondan kurtarmıştım.
Sonra... Bir koku geldi burnuma. Buram buram erkeksi bir parfüm sardı bütün arabayı.
Gözlerimi yumup kokuyu içime çektiğimin bile farkında değildim.
Bir insan bu kadar güzel nasıl kokabilirdi.
Baharat kokusu burnumun direğindeyken gözlerimi yummam büyük bir sorundu.
O kokuyu içime işleyip hapsetmek istemem büyük bir sorundu.
O kokuyla kendimden geçmem ise en büyük sorundu!
Erva! Kendine gel Erva!
Çık oradan. Kop gel kendine!
Gözlerimi açıp can havliyle camın düğmesine parmaklarımı götürüp camı sonuna kadar açtım.
Dışarının temiz havasını içime çekerek kokudan uzaklaştığımda derin bir oh çekerek. Arkama yaslandıktan kısa bir sonra araba düz yolda birden hakimiyetini kaybetti.
Küçük sarsıntıyla korkuyla nefes alıp kapının koluna tutunduğumda araba tekrardan yola ayak uydurdu.
Korkuyla başımı yanımda oturan adama çevirdiğimde ise gördüklerim ile bu kez şaşkınlık bütün bedenimi ele geçirdi.
Rüzgardan savrulan saçlarım yanımda oturan adamın yüzüne çarpıyordu.
Doruk direksiyonu tutan ellerini sıkmıştı ve parmak boğumları bembeyaz olmuşken çenesi gerilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zincir
Художественная прозаHayat boyunca insan mutlu olacağı, rahatça güleceği bir yaşam diler. Sırtında kimsenin kamburu olmasın, boynunda bir darağacına bağlanmasın, bedeninin hiçbir yerine küflü zincir değmesin ister. Böyle mi ister? Yoksa onlar bunlarla baş başa kaldığı i...