7.Bölüm

626 27 10
                                        

Gözlerimi açtığımda rutubet kokusu ciğerlerime doldu. Gri duvarlı boş bir odada yerde oturmuş sırtımı duvara yaslamıştım.

Ensemde derin bir acı hissedince iki elimle yerden destek almak için avuçlarımı zemine bastırdım.
Sağ avucumda hissettiğim keskin acı ile keskin bir acı çığlık attım.

Omzuma dokunan bir el hızla yaralı elimi nazikçe tutmuş yeni bir darbeye karşı onu koruyordu.

Başımı çevirip elin sahibine baktığımda mavilerine buğu  inmiş kızı gördüm.

Küçük hıçkırıklarla bana bakıyor, küçük bir tebessüm yolluyordu.

"Allah'ıma şükürler olsun uyandın. İyi misin, abla?"

Küçük bir inleme ile elimdeki acının geçmesini bekledim.

Elimin bu hale nasıl geldiğini hatırlayınca başımı duvara yaslayıp gözlerimi yumdum.

Yorulmuştum attık. Çok fazlaydı. Nefes almak çok fazlaydı.
Yaşadıklarım, acılarım ve kayıplarım sırtımda bir yüktü.
Atmaya çabaladığım, var gücümle mücadele ettiğim ama başaramadığım  yükler.

Başımı duvara vurdum.
Lanet olsun!

Yine aynı şeyleri yaşamıştım. Yaşamamak için çırpındığım zamanların gözlerime gelişini durduramıyor, hatırladıklarım ruhumu zedeliyordu.

Sargılı elimi kucağıma alıp, akan burnumu çektim.

"Neredeler?"

"Bizi buraya koydular sonra gittiler. Minel ablaları arıyorlar. Abla sen iyisin dimi?"

Gözlerimi açıp ona baktığımda sağlam elimle yaralı elimi tutan elini sıktım.

"Daha beterlerini yaşadım, merak etme."

Nefes nefese kalmış sesimi dizginlemeye çalışıyordum.
Bir plan yapmış, başarısız olmuştum. Ama henüz bitmemişti.

En azından benim için.

Odada gözlerimi gezdirdim.

Küçük bir odaydı. Sadece tahtadan bir masası olan, duvarlarında garip yazılar yazılı, rutubet kokulu bir oda.

Neyse ki şans bizden yanaydı.

Odada bir pencere vardı. Küçük ve  yüksekte olan bir pencere.

Kafamı çalıştırmalıydım.

Buradan çıkacak kadar gücüm yoktu. Çıksam bile kaçamaz, Eda'ya yük olurdum. O yüzden yapılacak tek bir şey vardı.

"Eda... Şimdi beni dikkatli  dinle. Tamam mı?"

Eda usulca başını salladı.

Konuşmak için nefesimi toparlamaya çalıştım. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp bitkinlikle ona baktım.

"Kaç."
Eda anlamayarak baktı. Yavaş yavaş sözlerim aklında karşılık buldu, değişen bakışları bunu gösteriyordu.

"Seni bırakmam!"
Gözlerimi yumup sızlayan elimi sıktım. Dayanılmaz bir acıydı. Sanki elim kopuyor, ve çayır çayır yanıyordu.

"Eda! Birimizin kurtulup, Alev hanımdan yardım istemesi lazım. Ben gelirsem ayak bağı olurum, hızını yavaşlatırım. Başka çaren yok!"

Eda akan yaşlarının yanaklarını ıslatmasını umursamadı.
Hıçkırarak reddetti.
O reddettikçe ben direttim.

"Abla, peşimden gelirler, kaçtığını anladıkları an sana tekrar işkence ederler. Olmaz!"

"Yiğit ve diğerleri Minel'leri aramaya gitmişlerdir. Haşmet bey oğullarını yanından ayırmaz, konu Karataş olduğunda. Bizim başımızda bir Cüneyt, bir Sadi ve bir kaç adam vardır. Yokluğun anlaşılmadan yardım istersin."

ZincirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin