21. Bölüm

149 12 8
                                        


Herkese merhaba. Öncelikle herkesin bayramın tüm içtenliğimle kutlar sevdiklerinizle geçireceğiniz nice mutlu bayramlar dilerim.

Uzun bir aradan sonra Zincir yeni bölümüyle karşınızdayım. Bölümlerin ne sıklıkla geleceği konusunda net bir şey diyemiyorum fakat hafta 1 ya da 2 bölüm atmak için çabalayacağım.

Bölümü okumadan önce oy verip satır aralarına yorum yapmanızı rica ediyorum.

Hepinizi çok seviyorum.

İyi okumalar dilerim.



Zamansız Deprem

***

Bir insan ömrüne kaç sınav sığar? Kader denen şey neden bir keder olmak için bu kadar ısrar ediyordu?

Bu kaçıncı imtihan? Tam ayağa kalktık, yolumuz aydınlandı derken neden sürekli çıkmaza düşerdik?

Kurtulduk dediğimiz o aile neden her fırsatta bize bir pranga bağlamak zorundaydı?

Kafamızda her daim olan sorulardı bunlar. Biz ne zaman umutlansak sürekli yeni bir mücadeleye girmiştik. Bu kez farklı dedik. Bu kez tek değiliz. Kurtulduk artık... Ta ki yine aynı noktaya gelene dek.

Minel yaşlı gözlerinin ardından çekinerek bakıyordu içi acıyan gözlerime. Titreyen çenesiyle hıçkırıklarını içinde tutarken benden gelecek tepkiyi  beklediği açıktı. 

Fakat bir tepki veremiyordum. Nabzım durmuştu. Adete zamanın içindeki boşlukta savrulan bir toz parçası gibiydim. Hissiz. İdrak yeteneği olmayan basit bir varlık gibi hissetmiştim kendimi.

Tek şaşıran ben değildim. Alev Hanım'ın avukatlarından biri, erkek olanı bakışlarını başka yere çevirmiş, boğazındaki kravatı gevşetmeye çalışıyordu. Kadın avukat ise elinde tuttuğu dolma kalemi önündeki kağıdın üzerinde sabit duracak şekilde tutmuş gergince sıkarken ikisinin de gözlerinde okunan acımaydı.

Onlara ve bana nazaran Alev Hanımsa şaşırmış gibi değildi. Sanki bunu çok öncesinde biliyormuş gibi bakıyordu. Fakat onun bakışlarında gördüğüm, dikkatimi çeken bambaşka bir şeydi.

O Minel'in gözlerinin içine bakıyordu. Ondan utanmadan, çekinmeden, hakaret etmeden. Gözlerinde derin bir anlayış vardı. 

Derin bir nefes alıp başımı yavaşça iki yana salladım.

"Hayır... Değilsin. Yapmadılar sana bu kötülüğü. Öldürmediler içinde bahçeyi." dedim sayıklar gibi.

Minel tuttuğu hıçkırıkları sözlerimden sonra birden bıraktı. Dizlerinin bağı çözülmüş gibi yere düştü. Ellerini mermer zemine dayayarak içli içli ağlarken Alev Hanım olduğu yerden kalkmış Minel'in yanında soluğu almıştı.

"Yaptılar Erva. Öldürdüler beni. Bütün umutlarımı ellerimden aldılar. Kurtulma şansımı yok ettiler."

Alev Hanım eğilerek Minel'in sarsılan omuzlarını sıkarken avukatlara doğru bir baş hareketi yaptı.

İki avukat aldıkları komutla eşyalarına bile dokunmadan çardağı terk edince sadece üçümüz kalmıştık koca bahçede.

Önümde yere çöküp ağlayan dostumun yanına çöktüm sertçe. Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımı sırılsıklam yapmıştı. Burnumu direği sızlarken acı bir iç çektim.

ZincirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin